Pirandello- Mattia Pascal

 Mattia Pascal Sahiden Yaşadı mı Yaşamadı mı?






Luigi Pirandello İtalya'nın çıkardığı en önemli yazarlardan birisi. Tabi İtalyan edebiyatı denince çoğumuzun bilgisi 4-5 yazarın ötesine geçmez. Rus, Alman, Amerikan, Fransız, Güney Amerika edebiyatı deyince sular seller gibi onlarca isim sayan biz okuyucular İtalya deyince Dante dedikten sonra düşünürüz bir parça . Sonra bazılarımız Boccacio, bazılarımız Cesare Pavese bazılarımız Umberto Eco, bazılarımız ise Italo Calvino'yu sayar. Arada Machhiavelli'yi söyleyenler bile çıkabilir. Ama hiçbiri için edebiyat dünyasını etkisi altına almıştır diyemeyiz. Louigi Prandelli 1934 yılında Nobel kazanmış, aslında 114 Nobel ödülünün altısını İtalyanlar kazanmış ve hiçbiri yukarıda saydığım yazarlar değil. Tabi Winston Churchill'in de Nobel Edebiyat ödülünü kazandığı göz önünde bulundurursak (bir kaç tarihi ve biyografik kitabı var kendisinin) siyasetin ödül üzerindeki etkisi hakkında daha net bir fikir sahibi olabiliriz.

Pirandello 1867 yılında, İtalya Krallığı'nın yeni oluştuğu sıralarda Sicilya'da doğmuş. Birinci Dünya Savaşı'nı yaşamış, Mussolini İtalya'sının en şaşalı dönemlerinde 1936'da hayata gözlerini yummuş. Tıpkı Stalin'in Bulgakov'a olan sempatisi gibi, Mussolini de Pirandello'yu pek severmiş, bu yüzden Roma Tiyatrosunun başına getirmiş onu. Pirandello ise ısrarla apolitik birisi olduğunu belirterek, bir dünya insanı olduğunu söylemiş.Öldükten sonra Mussolini kendisine devlet cenazesi düzenlemek istemiş. Ama oğlu babasının vasiyetinde cenazesine kimsenin gelmesini istemediğini, cesedinin yakılarak Sicilya'dan denize savrulacağını söylemiş. (Buna rağmen kendisini hala faşist bir yazar olarak tanımlayanlar mevcut)

İşte böyle bir adam Pirandello, yazmaya romanla başlamış, ama asıl oyunlarıyla hak ettiği başarıyı yakalamış. Oyunları bir çok defa filme çekilmiş. Bizde de daha çok oyunları ile bilinen bir yazar. En çok okunan kitabı da, en son yazdığı romanı olan Biri, Hiçbiri, Binlercesi anladığım kadarıyla.

İki saattir romana gelemedik, bari biraz daha oyalayayım sizi. D&R'da (Onun satışına bile üzüleceğimi söyleseler güler geçerdim, ne hale geldik) indirimdeki kitaplara bakarken gördüm bu kitap ile Günter Grass'ın Kurbağa Güncesi'ni. Kurbağa Güncesi ilk çıktığından beri merak ettiğim bir kitaptı ve almak istedim. Ama nedense şeytan dürttü ve Giovanni Papini ile karıştırdığım bu adamın kitabını almaya karar verdim. (Hem ben Günter Grass'ın kitabını Kaplumbağa Güncesi olarak hatırlıyordum:)

Kötü mü yaptım, sanmıyorum. Nispeten yeni bir yayın evi tarafından basılsa da çevirisini Adnan Cemgil Fransızcadan yapmış, kitabın ilk versiyonu için. (Mattia Pascal) Aynı çeviriyi Everest de kullanmış. Hoş ve samimi bir kitap, çeviri de buna kakı sağlıyor.

Eski İtalyan filmlerini bilirsiniz (Bertolocci, Fellini, Rosselini, Vittorio de Sica, en azından Roberto Beningi'nin filmlerini- Brass'ı kasten eklemedim:), sanki o eski mahallenizdesinizdir. Top oynayan çocuklar, çamaşır asan güzel kadınlar, bir şeylere bağıran atletli amcalar. Öyle kafa çalıştıran filmler değildir bunlar ama huzurludur, gözlerinizi de ayıramazsınız bir türlü. Güney Amerikanın nasıl büyülü gerçekliği varsa, İtalya'da da büyülü bir sıcaklık vardır.

Bu kitabından anladığım kadarıyla Luigi Pirandello da böyle birisi. "Son/Geç Mattia Pascal" olan orijinal ismini belki ilgi çekmek için "Mattia Pascal Sahiden Yaşadı mı Yaşamadı mı?" olarak değiştirmiş yayın evi. Ama fazla bir sorun yok. Kitap Mattia Pascal diye birinin ağzından yaşadığı üç hayatı anlatıyor. İlk hayatında saçma bir şekilde yaşıyor ve ölüyor (kayıtlarda) Pascal. İkinci hayatı da, özgürlüğünü kazanmış olarak oradan oraya sürüklenmekle geçiyor, üçüncüsünde ise başlangıca dönmeye çalışsa da, yakalayamıyor o ilk sefil hayatı bir daha. Farklı bir insan olarak bitiriyor kitabı. Kitap süresince karşımıza çıkan saçmalıklar ya da imkansız tesadüfler, aldığımız zevki azaltıyor. Romanın esas kahramanı yazarı, Luigi Pirandello, esprili ve sıcak diliyle o kadar güzel götürüyor ki kitabı, bittiğini anlamıyorsunuz. Sırf kurgu da değil kitap, aralarda kendi felsefi görüşünü ve ilginç fikirlerini de yansıtıyor Pirandello karakterler üzerinden.

Tesadüfen aldığım bu kitapla ilgili şu ana kadar bir inceleme yapılmamış. Belki de bu yüzden uzattım biraz lafı, yazarı tanımasını istedim okuyucuların. Absürd tiyatronun öncülerinden birisi olan Luigi Pirandello'nun bu eseri okumaya değecek bir çalışma. Bir Beckett kadar olmasa da kıyısından köşesinden giriyorsunuz saçmalığın içine ve beğeniyorsunuz, yani umarım beğenirsiniz. İyi ya da keyifli okumalar.

Yorumlar