Geç Kaldım






Geç kaldım deyip duruyordu kendi kendine, tavşanları sevmeyen kadın. Nereden başlayacağını bilmiyordu aslında. Dünyanın bir toz bulutu olduğu yıllar çoktan beri geride kalmıştı- biliyordu bunu, ama daha sona ermemişti de her şey. Eskiden olan hiç bir şeyi hatırlayamaması kendi suçu değildi, Henry Mancini miydi o sevdiği besteci- bak bunu hatırlıyordu işte. Boş ver dedi Mancini'yi, geç kaldım. Saatle on ikiyi göstermiyordu daha, yılların onu daha genç göstermediği gibi. Geceye müzik bir başka yakışıyor diye düşündü, hızlıca yürürken. O ne kadar hızlı yürürse yürüsün altındaki zemin daha hızlı bir şekilde geri geri gidiyordu sanki. Böyle bir şey yok diye düşündü sonra, ayağımın altından kayan hiç bir şey yok- olaya fantastik hikaye süsü vermeye kalkma, sadece geç kaldım. Geç kalmıştı ve yeterince ukalaydı. Başka insanların, hatta yazan insanların kendisine ne yapabileceklerinin farkında değildi henüz, çok toydu. Toydu ama yaşı gözlerinin kenarındaki kırışıklıklardan okunabiliyordu, biraz fazla mı kiloluydu sanki? Yapma bunu diye düşündü ve bağırdı, geç kalıyorum beni oyalama diye. Yanlış ifade etmişim, fitti yeterince, fazla kilolarını çoktan vermişti - kırışıklıklar için de epey vakti vardı daha. Gülümsedi nihayet fark edebildiğim kadarıyla, bir türlü yetişemeyeceği bir yere koşan bir kaplumbağa gibiydi. Tavşanları sevmem diye düşündü, biliyorduk oysa bunu, kaplumbağayı sevip sevmediği hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu oysa. Sanki bir şeyler saklamak istiyordu kendisini izleyenlerden. Durdu bir, yukarı baktı sorgulayan gözlerle. Yürüyüşüne devam etti sonra. Oldum olası sevmezdi yürümeyi aslında, arabalardan da nefret ederdi aslında. Uçmak isterdi elinde olsa, zıpladı havaya iki üç defa, normalden bir iki saniye uzun kalabildiğini fark etti havada. Saçmalıyorsun diye bağırdı yukarı. Sadece kafası karışmıştı herhalde. Gitgide daha da hızlanıyordu. Geç kaldım diye söyleniyordu da sürekli, duyabiliyordum ben buradan. Ben onun yerinde olsam başka bir şey düşünmezdim gideceğim yerden başka, ama o düşünüyordu. Konuştuğu her şeyin bir  yerde depolandığı fikri çıkmıyordu beyninden hiç bu aralar, ama bilmediği şey düşündüklerinin de takip eden birilerinin olduğuydu. Ya da her şeye karar veren mutlak bir güç- çok güç diye söylendi kadın kendi kendine, pembe ayakkabıları gözümü alıyordu yukarıdan. Geç kaldım diye düşünürken, ayakkabılarının aslında siyah olduğunu şaşkınlıkla fark etti. Hiç kendi tarzı değildi ama karışmıştı bir kere kafası. Kafa tutma insanlara göre değildi aslında, belki isyankar melekler sadece. Geçen gün dinlediği şarkıyı düşündü. Kötü meleklerle bir olup, karar vericileri indiremez miydi sanki aşağıya. İstediği zaman oldukça güzel dans edebilirdi. Dans ederek yürümeye başladı birden, yo istemiyordu bunu. Kesildi aniden dans etmesi ve geç kaldım diye söylendi tekrar. Keşke bütün geç kalmalar bitse diye düşündü sonra, zaman olmasa- her şey, herkes aynı anda olup bitse, bitmese ya da sürse. Bilincimiz  her şeyi aynı anda algılasa, derken saçmaladığını anladı. Kim koyuyordu bu saçma şeyleri aklına, yan gözle yukarı bakmaya devam etti yürürken. Küfretti kimsenin fark etmeyeceğini düşünüp, ama kayıt altına alındığını da biliyordu her şeyin. Olsun dedi, yine kendi kendine- oysa bu dünyada kendi kendimize yaptığımız hiç bir şey yoktur aslında- en azından ben aptalca saptamalarda bulunmuyorum kendimi beğendirmek için. Kime laf çarptığının farkında olmasa da yürümeye devam etti kısa boylu- şişman- çirkin- patlıcan..yok aslında o kadar sinirlenmemişti kadın, yeterince güzeldi herkes için. Ama geç kalmıştı işte, bu gerçeği değiştiremiyordu bir türlü. Kimsenin bilmediği bir yerde yaşamak gibi bir lüksüm olsaydı keşke diye düşündü, bir başınalığın bu kadar değerli bir şey olduğunu daha önce fark etmemişti. Aslında o kadar da özel bir şey değildi, sonuçta istediği gibi yazabiliyor insan çoğunlukla-  etrafını önemsemeden, tek yapması gereken ipin ucunu kaçırmamak. Mesela geç kaldığı için acele etmesi gereken bir kadın oturmamalı şimdi olduğu gibi. Oturmamalı ama oturuyor, sanki geç kaldığının farkında değilmiş gibi. Geç kaldım diye söylenmesi lazım, söylemesi lazım ama bir şeyler yazıyor, insan ya geç kalır ya erken gider bir yere. Bir şeyler yazması gerekmez ama. Buradan okuyabiliyorum galiba yazdıklarını." Geç kaldım deyip duruyordu karmakarışık masasındaki, orta yaşlı çapsız yazar." Nasıl bir kafa yapısı böyle saçma şeyleri üretir ki, geç kaldım galiba bu arada. Daha çabuk yazmalıyım bitirmeliyim yazdıklarımı. İpin ucunu kaçırmadan. Hala yazıyor ara sıra yukarı bakarak. Ne kadar şişmanladım son günlerde, saçlarım da dökülmüş, ama geç kaldım. Yetişmem lazım bitmeden, böyle saçma şeyleri düşünmemek lazım. Yazmam gerek ama, boş ver yok oldu zaten kadın oyuncak ayısıyla beraber, ben geç kaldım sadece.

Yorumlar