Ulysses Yolculuğu Bölüm 2 - Nestor

 


Yolculuğumuzda ikinci durağın adı Nestor. Nestor Odysseus'un üçüncü kitabında geçen bir karakter. Telemakhos ve babasının yaşlı arkadaşı kılığına bürünmüş Athena Pylos'a geliyor bu bölümde. Poseidon için yapılan bir tören esnasında şehrin kralı ve usta zafer arabası sürücüsü ile görüşüyor Telemakhos, Athena'nın yüreklendirmesiyle. Bu kitap da Nestor'un anlattıkları ile geçiyor. Menelaus ile giden Nestor'un, Agammennon'la kalan Odysseus'un akıbeti hakkında fazla bir bilgisi yok. Ama Agamennon ve diğer bazı şeyler hakkında bilgi veriyor Telemakhos'a.
İlk bölümde atladığım bir şey vardı (Yavaş yavaş öğreniyorum ben de kitabı). Nevzat Erkmen Ulysses sözlüğünde her bölümün başında, Joyce tarafından hazırlanan şemada bölüme ilişkin geçen maddeleri aktarıyor okuyucuya. İnternette de Gilbert ve Linat şemaları olarak mevcut bunlar. Joyce'un kafasından geçenler hakkında bilgi sahibi olmak bakımından bunlardan bazılarını eklemenin de faydalı olacağını düşünmekteyim.
Zaman: Öğleden Önce 10:00.
Sahne: Dublin’in güneydoğu burnunda Sandycove’daki Martello kulesinden bir köy olan Dalkey’de oğlan çocuklar için özel bir okul.
Organ: Yok
Sanat: Tarih (İlk bölümde teolojiydi)
Renk: Kahverengi (İlk bölüm beyaz ve sarıydı)
Simge: At (İlk bölümde mirasçıydı)
Teknik: Kateşizm (kişisel) (İlmihal olarak çevriliyor, Genel din eğitim kitapları olarak düşünülebilir) (İlk bölümde genç anlatıcıydı)
Anlam: Eski çağların bilgeliği (İlki “Yarışma/çekişmedeki mülksüz oğul”du )
Evet, anlaşılacağı üzere bu bölüm, Stephen'in çalıştığı özel okulda geçiyor. Başta çocuklarla tarih dersi işliyor Stephen, Çocuklar Hokey oynamaya çıkınca sınıfta kalan birisine matematik ile ilgili yardım ediyor. Sonra da okul müdürü ile olan konuşması var, müdür bir büyükbaş hayvan hastalığı ile ilgili yazısını gazetede bastırmak için Stephen'ın yardımını istiyor. İşte bu kadar Nestor. On dört sayfa toplam, ama önümde daha yazılmayı bekleyen iki sayfa not var.
Neler geçiyor bu ondört sayfada ve neler öğreniyoruz, onlara bakalım isterseniz. Pirüs Zaferi ile başlıyor bölüm, Aynı üçüncü kişi anlatım tarzı, yer yer Stephen'ın bilincindeyiz yine. William Blake'ın bir iki şiirinden kıyametle ilgili görüşleri kafamızda şekilleniyor. Ariston'nun Metafizik kitabındaki tarihdeki olayların oluşu ile ilgili görüşünü sorguluyor daha sonra Stephen. Olma potansiyeline sahip her hangi bir olay meydana geldiğinde, diğerleri dışlanmış oluyor diyor kitabında Aristo. Acaba geçekten milyonlarca ya da / bir kaç tane olasılık var mı, belki gerçekte sadece yaşanmış olanın olması gerekiyordu diye düşünüyor Stephen ama. John Milton'ın bir şiiri, yine Aristo'nun Fizik kitabınından fikirler bazı düşünce akışlarından sonra öğrencilerine çözümsüz bir bilmece soruyor Stephen ve böyle bir şeyin var olduğunu öğreniyoruz. (Gerçi Alice'de de benzer bir şey vardı -neden bir kuzgun, çalışma masasına benzer?) Sonunda gayet anlamsız olan cevabı veriyor ve dersi bitiriyor.
Ders sonunda sınıfta kalan ve kendisine soru soran çelimsiz Sargent de kendisini görüyor Stephen ve ilk bölümde olduğu gibi anne, anne sevgisi, anneye ihanet temalı bilinç parçacıkları yaşıyoruz sürekli bu kısımda.Bir çocuğa, bir annesini İrlanda'da bırakarak Hristiyanlığı yaymak için Kıta Avrupasına geçen keşiş Colombanus'a dönüşüyor bu ara. Çocuğa bir denklemi çözmesine yadım ederken aklından Aristo'yu batı uygarlığına getiren Müslüman ve Yahudi bilginler geçiyor – İbn Rüşt ve Musa İbn Meynub. Kilisenin lanetlediği insanlar zamanında.
Denklemlerle ilgili güzel bir cümleyi alıntılamak istiyorum bu sırada, ama kitaba baktığımda yine hayal kırıklığına uğruyorum. Nevzat Erkmen'in cümlesi İngilizcesi kadar güzel değil çoğunlukla olduğu gibi . Kendim çevirmeye çalışıyorum ve şöyle bir şey çıkıyor ortaya.
Sayfa boyunca kare ve ve küplerden antik şapkalar giymiş harflerin bu maskeli oyununda, semboler kasvetli bir dansla (Morris) hareket ediyorlardı. Ver elini, dön, eşini selamla, devam: mağribilerin fantezİlerinin küçük şeytanları.
Neyse soru çözülüyor, çocuk diğerleriyle beraber hokey oynamaya gidiyor. Stephen da otoriter okul müdürü Bay Deasy'nin odasına yollanıyor. Bay Deasy İrlanda'nın kuzeyinden İngilizlerle birleşme taraftarı bir Protestan. Otoriter ve yaşlılığın getirdiği tecrübe ile insanlar üzerinde üstünlük kurma çabasında. Joyce Homeros'un destanındaki Nestor'la özdeşleştiriyor Bay Daesy'i. Ama Nestor ne kadar bilgeyse, Daesy de o kadar günümüzde her konuda ahkam kesen ama söylediklerinin yüzde doksanı yalan/yanlış şeyler olan sözde uzmanlara benziyor. Daesy geldiğinde ilk önce haftalığını veriyor Stephen'ın. Daha sonra hayat derslerine başlıyor, para tutma konusunda en başta. Şair olmasına rağmen, girişimci bir İngiliz olan Shakespeare'den, İngilizlerin en çok övündükleri şeye geçiyor. Stephen çoğunlukla sessiz ama biz beyninin içinde olduğumuzdan, daha net duyabiliyoruz onu.
Daesy'nin desteksiz bir şekilde attıklarını detaylı olarak araştırınca, İrlanda tarihi ile ilgili bir çok şeye ulaşabiliyoruz. Daniel O'Connel, Büyük Patates Kıtlığı , özelde Orange Localarının Katoliklere saldırıları, genelde Protestanların İngiltere'nin desteğiyle Katolikler üzerideki baskısı bunlardan bir kaçı.
Daha sonra Daesy'nin daha önce bahsettiğin Büyükbaş hayvan hastalığı hakkındaki yazısı giriyor konuşmaya. Daesy temize çekip veriyor, yine yanlış bilgilerle dolu bu yazıyı. Bu arada o dönem Avrupa'da destek gören büyük Yahudi komplosu ile ilgili bir şeyler söylüyor o da. Stephen bir şeyler söylemeye kalkınca ışığa karşı günah işlediğini söylüyor Yahudilerin. Burada Stephen herkesin günahkar olduğunu söylüyor ve “Tarih, uyanmaya çalıştığım bir kabus” gibi Haines'in not defterine girebilecek bir laf ediyor. Bir şey anlamayan Daines tamamen alakasız bir şekilde günahkar kadınlardan bahsediyor. Tabi ki Stephen fazla üstelemiyor, yazıyı yayınlatmaya çalışacağını söyleyip ayrılıyor müdürün yanından. Bölüm müdürün Stephan'a yetişmesi ve İrlanda'nın Yahudilere hiç kötülük yapmadığını , çünkü ülkeye girmelerine izin vermediğini söylemesiyle bitiyor. Bu da yanlış bir bilgi tabi ki.
Derin okuyarak düşününce bir gün boyunca bir bölümde çırpınabiliyorsunuz. Bir de İrlanda gibi nispeten alakasız olduğunuz bir ülkesinin tarihiyle ilgili ilginç bilgiler zamanı akıtıyor su gibi. Bölüm bittikten sonra kahverengi bir tarihin içinden çıkıyorsunuz ve diğer bölümleri beklemeye başlıyorsunuz merak ederek. Bu bekleyişte yardımcı olması maksadıyla yine bölümde geçen bir şarkı ile bitiriyorum yazıyı. Üçüncü bölümde görüşürüz.


Yorumlar