Becerememe



Beceremediğiniz günlerden biridir yine. Neyi değil hiç bir şeyi beceremiyorsunuzdur. Ne yazmayı, ne yapmayı, ne sevmeyi, ne gülmeyi, hiç bir şey yoktur yapmak istediğiniz. Üzgün olunca insan ya da anlamsız, günün ne olduğunun bir önemi yoktur. Pazar da olabilir perşembe de. Her şey ters gelir o zaman. Uzanacak bir el arar, ya da tutunacak bir dal. Uçurumdan düşmeyi alışkanlık hale getirenler iyi bilirler; o el/dal bulunmaz hiç. Parker Pyne gibi olursunuz o zaman. Hiç bir zaman yeterince tanınmayacak bir Agatha Cristie kahramanı ya da kimsenin okumadığı bir metin dosyasının ismi gibi. Ne yapacağınız konusunda açık bir fikriniz yoktur hiç. Son zamanlarda mantığı silip atmışsınızdır hayatınızın büyük bir kısmından, hep duygular yönlendirmiştir sizi. Ama şu anda ne yapacağınızı söyleyecek bir şey de yoktur o duyguların üretildiği tesiste. Bilinmez olan her şey gibi buna da bilinmez deyip geçmek istersiniz. Bir dünya teorisi vardır belki bunun için yeterince korkunç olmayan. Bir şey ne kadar bilinmezse o kadar unutulmazdır aynı zamanda. Bunun gerçek olma olasılığını düşünürsünüz. Her şey her zaman üst üste gelir gibi, doğru olmayan bir teoridir bu da size göre. Bilmediğiniz şeyden korkamazsınız, bilmediğiniz şeyi sevemezsiniz, bilmediğiniz şey üstünüze gelmez. Bilmediğiniz şeyi yapamazsınız, ama bilmediğiniz bir konuda saçmalayabilirsiniz. İnsan kendi saçmasını yaşamakta özgürdür, kimse hesap soramaz. Ama onu bile yaşayamadığınızı fark edersiniz, saçmanızı. Sonuçta bilmiyorsunuzdur ne yapacağınızı. Oturursunuz, beklersiniz. İçinizdeki, o normal zamanlarda zıplayıp duran, bir yerlere gitmek isteyen lastik top, bir gülle gibi sabit durmaktadır. Birisine bir şeyler söylemek, bir şeyler yazmak istiyorsunuzdur elbette. Sonsuza kadar böyle kalmayacağınızı bildiğiniz gibi, üzüleceğini de biliyorsunuzdur size değer verenlerin. Beceremezsiniz ama. Hatta; belki de normalde de becerdiğiniz koskoca bir yalandır, sizi kırmak istemedikleri için yüzünüze söylemekten kaçındıkları. Belki de o; "size değer verenler" tamlaması da bir aldatmacadan ibarettir sadece. Belki de .. Böyle şeyler de hep bu anda gelir insanın aklına, kötü belkiler. Bu belkiler sarar etrafınızı bir girdap gibi. Kıyıda köşede kalan tek boşluktadır gözleriniz ama, beklersiniz her şeye rağmen. Size uzanacak bir el, bir dal beklersiniz yine. Olmaz haliyle, o boşluk da kapanır sonra. Karamsar daha karamsar olur, edilgen daha edilgen, çaresiz daha çaresiz.  O etrafınızda dönen belki güruhu ne zaman bitecek, dağılacak diye düşünmezsiniz. O sırada hayatınızdaki herkesin ya da en önemli kişinin ne hakla hayatınızda yer işgal ettiğini düşünmekle meşgulsünüzdür. Bu durumda bile yoksa, uzanmıyorsa o küçük boşluktan, niye... Sonra güneş açar, her şey düzelir, demek isterdim ama gerçekleşmez ne yazık ki farklı hiç bir şey. Hayatınızın hep böyle geçeceğini bilirsiniz. Tanıdığınız hiç kimse size değer vermemiştir ve vermeyecektir. Bir zamanlar iyi birisi olduğunuzu düşünseniz de uzun süredir farkındasınızdır gerçeğin. O zaman niye önemsiyorum ki diye düşünmeden edemezsiniz. Biter belkiler sonra, gider çevrenizdeki her şey. Yalnızsınızdır içinizdeki gülle ile birlikte. "Belki alışmam lazım" dersiniz. Belki alışmanız lazımdır. Belki de hala alışamamış olmanız bir şeyin göstergesidir. Gülümsemeye çalışırsınız o durumda, çarpık bir şekil alır suratınız. Parker Pyne dersiniz sonra, iyi adamdı her şeye rağmen. Biter sahne.

Yorumlar