Duvar Yazıları- 39


İki ay geçmişti duvarcı kurtulalı. Taşların altında kaldıktan iki gün sonra oradan geçen kız o eli görüp tutmuştu.  Her şeyden umudunu kesmiş olan duvarcı, o elin sıcaklığıyla kendine gelmiş, çıkmıştı üzerindeki taşların arasından. Hayatının en mutlu anlarıydı. Ta ki taşlardan tamamen kurtulup, kızın gözlerini görene dek. Önceden kızın gözlerinde gördüğü- ne olduğunu bilmediği, ama sevgi olabileceğini düşündüğü - o parıltının yerini acıma duygusuna bıraktığını fark etmesiyle o duvarın altına geri dönmek istemişti. Kız ne olduğunu anlamamıştı. Soğuk bir teşekkür ve uzaklaşma. Duvarcı ondan sonra eski, en baştaki soğuk günlerine devam etmişti. Hayatında artık tek bir şey vardı, olması gereken tek şey- her gece duvar eskisine göre çok daha hızlı bir şekilde yükseliyordu. Unutmak istiyordu her şeyi duvarcı, uğruna her şeyi feda ettiği salaklığı unutmak istiyordu. O kendisine uzanan eli unutmamıştı evet. Ama kurtulmuştu, oradan sağ çıkmayı başarmıştı istemese de hiç. Şimdi duvarın zamanıydı. Ara sıra göz göze gelse de kızla, biliyordu değişmişti her şey. Kendinden kaynaklanmadığını da biliyordu. Duvar  yükseldikçe, duvarcı daha da yalnızlaşıyordu. Hayatındaki şarkı bitmişti. O hiç bir zaman kurtarılmak istememişti. O gece kız ona uzaktan tekrar baktı, yanına gitmeye korkuyordu artık. Eski duvarcı değildi o. Acaba hata mı yaptım diye düşündü. Sonra eski günlerde duvarcının kendisine söylediği bir sözü hatırladı. Rüzgar nereden eserse essin bir gün durur, zaman yener onu demişti duvarcı. Baktı duvarcıya kız. Kendisine bakmadan deli gibi çalışıyordu. Zaman, tek gereken bize birazcık zaman diye düşündü kız ve uzaklaştı.

Yorumlar