Korkuların Üstüne Gitmeliyiz


   Korkularınızın üstüne gitmelisiniz dedi aile kasabım o sabah. Her sabah uyandırmaya gelir, dilimin altına bir parça dana ciğeri bırakırdı eskiden. Sonra korkularının üstüne gitmeye başladı o da . Artık sabahları korkularıyla yüzleşmeye geliyor sadece odama. Diğer herkes gibi. En çok manifaturacıyı seviyorum, ne olduğunu bilmesem de. Onun korkusu ateşten fanila giymek, gömleğinin  içine. Her sabah zor oluyor ateş yakmak, ama sonuçta Jack London'ın torunlarıyız. Sonra antropolog var bir tane topoğrafiden korkan. Akrofobik pilot, araknafobik örümcek adam ve agorafobik martıdan bahsetmem yersiz zaten. Onlar ikindi namazı saatlerinde geliyorlar. Biz sabahlara yoğunlaşıyoruz işte aile kasabıyla. Korkularınızın üstüne gidin ve ezin onları evet, dedikten sonra kaçtı odadan. Günlük protein ihtiyacımı alamıyordum, adam vejeteryan olduğundan beri. Onun korkusu da et yiyen bitkiler olmuştu o gün bugündür. Düşündüm, şeker attım ağzıma daha iyi düşünebilmek için. Daha iyi düşündüm. Sabahları korkularımla yüzleşmem gerekiyorsa öğlene kadar uyumam daha iyi olmaz mıydı? Yok bu değil. Neydi benim esas korkum? Hatırlamaya çalıştım en son psikoloğa gidişimde olanları. Hatırlayamadım, gitmemiştim hiç. O zaman insan insanın kurdudur, ya da kendisinin doktorudur, ya da hayatta en hakiki mürşit ilimdir gibi sözleri feyiz alıp uzandım ve anlatmaya başladım kendime kendimi. Çocukluğuma dönmüştüm hemen, çünkü baya iyi beceriyordum bu işi. Kategorize etmeye başladım çocuklukta yaşananları teker teker. Bebeklik çağımda üstüme basmışlar herhalde, bu normalde bilmediğim bir şeydi.  Boyumum sebebi belli oldu evet, özgüven eksikliği de, şişman insanlardan hazzetmeme nedenim de ve limbodaki başarım elbette. Çok uğraşsam da anlayamadım kimin bastığını. Çocukluğa geçtik sonra. İlk okula. Annem her gün beni okula bırakıyor evet. Herkesten dayak yiye yiye kaçınma sanatını öğreniyorum yavaş yavaş. Sonra da insanları birbirine kırdırmayı. Üçüncü sınıfta, beni dövenlerin hepsi birbirini ezdiğinden, sınıf başkanı oluşum, Dördüncü sınıfta okul değiştirişim, yıldırım çarpması ve bir günlük süper güçlerim. Hepsini hatırlıyorum, baya becerikliyim bu konuda, ilerde psikolojik bir dizi mi çeksem acaba? Odaklanmam lazım ana konuya, korkumla yüzleşmem için korkumun ne olduğunu bulmam gerekiyor. Ortaokul yıllarım ve balkon savaşları, lisedeki soluğan yadigarları, yok korkacak hiç bir şey ki. Peki o ulvi şahıs ne demek istedi gülümseyen o bıyıklarının ardından? Yüzleşmem gereken korkum nerede benim. Har vurup harman savurduğum günleri hatırladım bir de. Bu işe özel bir bütçe ayırsaydım sabahları belki bu durumda olmayacaktım , kim bilir? Telefon açtım sayıca çok ama karakteri yetersiz seçmen grubuma. Sordum kamuoyu yoklaması yapıp, neyle yüzleşmek insanı daha fazla korkutur diye. Geceleri rüyamıza giren Adile Naşit suratlı kötü kalpli kraliçe mi, yoksa Rıfkıda tek kupa papazının yanında son kağıtta kupa iki gelmesi mi? Halkım bana güvendi ve beni seçti,  bunların arasından birini seçmem için Ben de onların bu güvenini tabi ki boşa çıkardım ve en zalim otobüs şoförünü seçtim beni korkularımla yüzleştirmesi için. O bin bir surat yaptı akbilini basan insanlara, beni eğitmek için en başta. 1001 kişi korktu, Şehrazat da korktu, ben kaldım Şehriyar'la kulenin en üstünde. Ona dedim korkut beni dağları delerim senin için diye. Manyak mısın dedi bana ve atladı kuleden. Film hilesiymiş sonradan öğrendim. İkinci bir kule varmış arkasında gollumun el salladığı. Korkmuyordum hiç bir şeyden, Zevk alıyordum yürüyen ölülerin şafağını seyreden insanların şakaklarını sıkmaktan. Ama her şey bir yere kadarmış, bitermiş her şey. Bir yazıda birbirinin aynı anlama gelen iki kısa cümleyi birlikte kullanınca gerçek korkumu anladım birden. Tekrara düşmek, günümüzdeki en büyük korku olsa gerek. Bunla yüzleşmem gerekiyordu Kasaba Kasabı Carlito'nun yoluna çıkmamak için. Ben de yaşamaya karar verdim aynı günü sonsuza kadar, korkularımla yüzleşmek için. Nispeten beğenilen bir filmdi o çünkü. 313.günü yaşarken aile kasabımız yine geldi ama. Ben onun günlerini yaşıyormuşum yanlışlıkla. Hesap sordu bana çünkü vaz geçmiş vejeteryanlıktan. Güney Sudan'a göçmeden önce son bir ciğer koydu dilimin altına. Tanıyordu beni ve biliyordu ciğerimi. Öptüm o nurlu ellerini ben de, korkumun üstüne gittim sonra.

Yorumlar