Bilinmeyen Bir Şey - Bölüm 26


11 GÜN ÖNCE
------------------------
Kız Ankara'nın karanlık sabahında apartmanın kapısından çıktı. Bileğinde altları birleşik çift üçgenli dövmesi görünüyordu. Etrafında kendisine yiyecekmiş gibi bakan insanlara aldırmadan kulaklıklarını taktı. Spottify'daki en üsteki parçayı açtı. Atan bir kalbin yardımıyla karanlıkta yolumu bulmaya çalışıyorum. İsveç'teki günlerini hatırladı. Normal bir yaşam sürdüğü günleri. Niye gelmişti ki bu salak şehre? İstanbul olsa hadi bir anlamı vardı. Ankara. Klipteki insanların hepsi buradan çıkmıştı herhalde. Yolculuğumun nerede biteceğini bilmiyorum, ama nerde başladığını biliyorum. Evet, İlhan'ın ardından gelmişti buraya. Malmö'de başlamıştı onların macerası. Nedense sevmişti bu stereotype türkü. İsveç'te kadınlar komik erkekleri severdi evet, sıcak ve komik erkekleri. Ama onunla beraber Türkiye'ye dönmek. Bu cesaret istiyordu doğrusu. Hata olduğunu bilse de bunun , ayrılsa da İlhan'ı gerçekten tanıyınca ondan, pişman değildi. Biliyordu çünkü, yolculuğu Malmö'de başlamıştı , ama Ankara'da bitmeyecekti. Anlamak için çok genç olduğumu söylediler, bir rüyaya kapıldığımı. Laf attığını düşündüğü adamı önemsemeden geçti. Kendisinden bir şeyler vardı bu şarkıda. Herkes her şarkı ve kitapta kendinden bir şeyler bulabilirdi, biliyordu bunu. Ama öyle değil, evdeki tek küçüktü bir nebze. Ailesinde kendisine en yakın olan 72  yaşındaki büyük annesiydi Anne babası ölmüştü. Türkiye'ye geleceğini söylediğinde o da çok küçük olduğunu , bir rüyaya kapıldığını söylemişti aynı şekilde. Doğru ya da yanlış, İlhan ya da Bjorn, pişman hissetmiyordu Nina gerçekten. Gözümü açmazsam hayat beni pas geçebilir.Benim için önemli değil gerçi. Kendisi için de değildi. Deli gibi kornaya basan taksiye aldırmadan karşıya geçti. Şu an sadece bugünü düşünüyordu. Güzel bir şeyler olacağını hissediyordu. Bir hafta geçmişti İlhan'la ayrılalı. Almanya'ya gitmişti , çok geziyordu nedense. Ağlamıştı iki gün boyunca. Ama şu an iyiydi. Sadece yürümek istiyordu şarkıyı dinleyerek. Her şey bitince, daha akıllı ve yaşlı olduğumda kaldır beni o zaman. Bugün birisinin kendisini uyandıracağını biliyordu. Ankarada bu birisini nasıl bulacağını bilmese de. Türkçe bilmeden hem de. Metroya bindi . Bütün bu zaman boyunca kendimi buluyordum, kaybolduğumu bilmeden. Evet, o da kaybolmuştu bir zamanlar, yakında bir zamanlar, iki gün önceye kadar hatta. Ama şimdi birisinin ve kendisinin onu bulacağını biliyordu. İlhan değildi o birisi , hiç alakası yoktu. Ama saçma bir şekilde ona da kızmıyordu artık. bugün farklıydı. Sabah havada değişik renkleri görmüştü. Sonra üç gökkuşağını aynı anda görmüştü ilk defa hayatında . Triple mı deniyordu bilmiyordu. Dünyanın ağırlığını taşımayı denedim , ama sadece iki elim var. Dünya onu taşıyabilecek miydi  miydi bakalım. Milli kütüphane denen yerde metrodan indi. Buralar biraz daha medeni gibiydi. 7.Caddeye doğru yürümeye başladı. İlhan ilk buralara getirmişti onu. Umarım dünyayı dolaşma fırsatı bulurum ama her hangi bir planım da yok. Küçükken  ablasıyla yattığı günleri hatırladı hep, dünyayı dolaşmak istiyordu o zaman . Hindistan , Afrika,Türkiye hiç aklına gelmemişti ama o zamanlar.  Belki de o günlerin hatırında gelmişti İlhan'la. Marko Pasha'yı gördü solda. Oraya getirmişti ilhan. Hayır istemiyordu. Yürümeye devam etti. Keşke hayatım boyunca böyle genç kalabilsem, gözlerimi kapatmaya korkmasam. Bilmiyordu. Daha gençti ve bugünü istiyordu sadece, dünü unutmuştu bile. Benzer başka bir bar gördü birden, baktı onun da adı marko pasha'ydı. Bir şey var bunda diye düşündü. Girmeye karar verdi. Hayat herkes tarafından oynanan bir oyun ve aşk da ödülü. İçinden bir ses ödülünü bu akşam alacağını söylüyordu. Hayır emindi. Nino hiç bir şeye kolay kolay emin olmazdı. Ama Carpe Diem di bugün. Triple rainbow görmüştü hayatında ilk defa. Tam barın girişinde birisi ona çarpıp düşürdü. O zaman her şey bittiğinde daha yaşlı ve akıllı olduğumda beni uyandır. Bütün bu hayat boyunca kendimi aramıştım ama kaybolduğumu bilmiyordum. Bir el uzandı kendisine kaldırdı. Gözler, özür dilerim dedi birisi ve koşarak çıktı. Gözler, biliyordu özür dilerimin anlamını. Gözler, arkasından baktı. Gözler, sonra bir kağıt gördü yerde. Bir tarafında gordon yazıyordu bir telefon numarasıyla. Gözler, diğerinde ASPAVA diye bir şey yazıyordu. Gözler, o gözler yeni bir şeyin başladığının işartiydi . Biliyordu Nina. Gordon'du. Seviyordu Aviici'yi, seviyordu Aloe blacc'i, seviyordu Ankara'yı. Günü yaşıyordu , içeri girdi ve jagger shot istedi garsondan.

Yorumlar