Bilinmeyen Bir Şey - Bölüm 4


18 GÜN ÖNCE


       Demet uzaktan kesip, "Bu ne yapıyor" diye merak ediyordu. Gordon müşterinin ayağına bakıp farklı şeyler söylüyor, kadın da kıkırdıyordu gözleri parlayarak."Anlamıyorum" diye düşündü, "anlamıyor ki hiç bir şeyden, o ayakkabı daha yaşlı insanlar için. Nasıl ikna edebiliyor müşteriyi. Bir şeye de benzemiyor, ben o kadar uğraşıyorum, onun gibi olmuyor" Yaklaştı, hafiften kulak kabarttı,

"Sonu gelmez isteriz hiç bir şeyin. Ne olursa olsun, ister iğrenç geçen bir hayat, isterse bırakamamak için binlerce mazeret bulduğumuz bir ilişki. İnsan böyle hep. Çiğ süt emmiş diyorlar ya- onu bile ememiyoruz son zamanlarda. Beni ele alalım mesela örnek, süt yokmuş ben küçükken daha icat edilmemiş. Alternatif enerji kaynakları aramaya gitmişler evimin erkekleri. O zamana kadar da isim koymamışlar. Birisi mesir macunu getirmiş Manisa'dan, diğeri kımız. Ama en popüler Jack olmuş bizim ailede. Böyle olunca da bağımlılık bir usul haline gelmiş bende. En kötü şeye bile bağlanıyorum söylediğim gibi. Kopamıyorum hiç bir şeyden. Öyle yağmur yağmasın hep güneşli kalsın istiyorum. Sonra yağmur başlıyor. Hep ıslak kalmak istiyorum yağmurda yürümek , sevimli biri gibi görünmek istiyorum, orta halli bir öküz görünümüm olsa da. Bitmesin diyorum yağmur, kişiler var, onu göstermek istediğim. Sonra bitiyor. Değişmesin diyorum huzurum kaçmasın hiç, ondan sonra biri geliyor- değiştirmek zorunda kalıyorum her şeyi, her şey iyiye gidiyor sanıyorum. Değil ama. Hiçbir şey hiçbir zaman iyiye gitmez ki. Örneği yok dünyada. Belki Jüpiter cevap veebilir bu ihtiyaçlara. Ama sen değil. Jüpiter sadece. Dil bilgisi mi daha önemli acaba astronomi mi. Büyük gezegenlerin baş harflerini büyük küçükleri küçük yazsak, yükseleni ikizler olan kadınlar kıskanır mı yayları. Platon ne olacak peki, şimdi olsa miki fare köpeğine o adı verir miymiş? Sanmıyorum hiç. Sonuçta o da mal mülk sahibi, Speedy Gonzales gibi halk kahramanı da değil. Evine gitsek imza istemeye köpeklere kovalatır bizi. Yeni dünya düzeni böyle, Dvorak çalar arkada da biz kaçarken. Bu düzen düzen değil, Pete burda olsa söylerdi , düzenin hep Miki Fare olduğunu. İsmini bile bilmez kimse. Herkes kötü adam diye tanır. İşte Platon,Pete'le bana kalıyor bu durumda, Miki Fare en kötü ihtimalle merkürü alır. Neyse biz, ya da atayım Pete'i de aşağıya (pis adam sonuçta), ben platonla gezerim yıldızların üstünde. Hep altında değil, bir de orada denemek lazım sevişmeyi , siz dünya insanları yıldızlara taparsınız sadece, ben sevişirim onların yardımıyla ama. Alırım yanıma en sevdiğim sevgilimi. Diğerleri kıskanır hep, olsun. Bitiremiyorum ki mecburen alacağım. İşte platonun üstünde kaptan Kirk edasıyla sorarım en sevdiğime 'Dünyayla irtibat var mı teğmen Uhura", ''Yok kaptan" "O zaman başlayalım uhrevi görevimize, hadi üreyelim sonsuza kadar ve planlayalım nüfusumuzu andromedanın üstünde." Orion daha güzel kaçardı ama oraya sadece nüfuzlu insanlar girebilmekteymiş. Evet anlaşıldığı üzere yine bırakamayacağım hayatı. Yine bir mazeret buldum kendime. O zaman dünyaya dönelim artık, madem ki bırakmıyor beni. Dünyadakiler bulsun beni, pasifik okyanusuna düşerim haliçte kalacak halim yok ya. En büyüğü en güzeli hep. Orda da en büyük balina bulur yutar beni. 40 gün içinde kalırım, telefonla yunus diye kandırırım insanları, beni yutan. Sonra balinanın uykusu gelince gece, koyun postunun altında kaçarım ağzından- ya da ağız sandığım başka bir yerinden. Balina ya da yunus fizyolojisi hakkında çok iyi değilim çünkü. 41 gün önce sorsanız zehir gibiydim oysa. Hep o hermit yüzünden - kafamı karıştırdı, sanki dünya yokmuş, herşey balinanın içinde başlamış ve orda bitmiş gibi anlattı bana. Kaçma operasyonumu duyunca bana kafir dedi. Bense free willy dedim sadece. Kaldı orda- o da bırakamadı herkes gibi. Bıraksaydı o da duyardı benim gibi "Lost in You"ları ve yeni bir mazeret bulurdu bağlanmak için dünyaya. Çıktıktan sonra deseymişim ya balinaya lost in you diye, güzel Adam Sandler filmi olurdu. Ne diyordum, peki siz  kaybolmak ister misiniz siz de bu ayakkabının içinde"

"Haksızlık ama bu ya", dedi. Salak salak konuşmaktan başka bir şey yok ki. Birisinin bir şey yapması lazımdı. Bir yolunu bulup kovdurması lazımdı bu zevzeği. Ama tutuyordu Turhan abi onu ya. Satıyordu da ayakkabı, başka ne olacaktı ki. Birden 4 gün önce gelen adamları hatırladı.


22 GÜN ÖNCE


Dört gün önce gelen adamlar :4GÖGA
Demet: D
Turhan: T
Sanlı Bey :SB
Gordon :GFB
KFC'deki Kız: KFCDKK
Bolulu Hasan Usta: BHU

T: Hey, D, GFB'yi gördün mü
D: Hayır, Belki KFCDKK'yı görmeye girmiştir yine. Biliyorsun kaçıp kaçıp duruyor hep
T: Gençlik işte, ben de gençken BHU'da çalışan bir kız vardı. Hep ona giderdim. Boş ver.
D: Ben genç değil miyim . Sevgilim Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünde çalışıyor. Bir kere bile gitmedim. Kısaltmasını kullanmama bile izin vermiyorsun.
T: O geleneklerimize uygun bir kısaltma değil . Neyse 4GÖGA'ları gördün mü.
D: Evet, SB'yle konuştuktan sonra bana geldiler. Ben de sana gönderdim.
T: Fazla tekin insanlar değil. Niye arıyorlar sence GFB'yi.
D: Belki Fenerium'un yerini soracaklardır.
T: Zevzek olma. taktıkları gözlükleri görmedin mi. Siyahtı.
D: Evet dikkatimi çekti benim de. Yazı getirmişler şimdiden.
T: Uff, alaya alıyorsun sen de her şeyi. Neyse al şu kartı da koy kasaya. Unutturma
D: Tamam, istersen BHU'ya gidelim kapattıktan sonra, belki duruyordur seninki hala orda.
T: Bak müşteri geçti, aptal aptal konuşacağına ona bak.

18 GÜN ÖNCE (HALA)


Unutmuşlardı. ama evet, arayacaktı. Kasaya baktı. Kart orda duruyordu. Günışığı Temizlik Şirketi gibi bir şey bekledi. Yok ASPAVA Pide ve Kebap evinin kartıydı. Tanrının gizemli yollarından sadece başkası herhalde diye düşünüp numarayı çevirdi.

Yorumlar