18 GÜN ÖNCE
Demet uzaktan kesip,
"Bu ne yapıyor" diye merak ediyordu. Gordon müşterinin ayağına
bakıp farklı şeyler söylüyor, kadın da kıkırdıyordu gözleri
parlayarak."Anlamıyorum" diye düşündü, "anlamıyor ki hiç bir
şeyden, o ayakkabı daha yaşlı insanlar için. Nasıl ikna
edebiliyor müşteriyi. Bir şeye de benzemiyor, ben o kadar
uğraşıyorum, onun gibi olmuyor" Yaklaştı, hafiften kulak
kabarttı,
"Sonu gelmez isteriz hiç
bir şeyin. Ne olursa olsun, ister iğrenç geçen bir hayat, isterse
bırakamamak için binlerce mazeret bulduğumuz bir ilişki. İnsan
böyle hep. Çiğ süt emmiş diyorlar ya- onu bile ememiyoruz son
zamanlarda. Beni ele alalım mesela örnek, süt yokmuş ben küçükken
daha icat edilmemiş.
Alternatif enerji kaynakları aramaya gitmişler evimin erkekleri. O
zamana kadar da isim koymamışlar. Birisi mesir macunu getirmiş Manisa'dan, diğeri kımız. Ama en popüler Jack olmuş bizim ailede.
Böyle olunca da bağımlılık bir usul haline gelmiş bende. En
kötü şeye bile bağlanıyorum söylediğim gibi.
Kopamıyorum hiç bir şeyden. Öyle yağmur yağmasın hep güneşli
kalsın istiyorum. Sonra yağmur başlıyor. Hep ıslak kalmak
istiyorum yağmurda yürümek , sevimli biri gibi görünmek
istiyorum, orta halli bir öküz görünümüm olsa da. Bitmesin
diyorum yağmur, kişiler var, onu göstermek istediğim. Sonra
bitiyor. Değişmesin diyorum huzurum kaçmasın hiç, ondan sonra
biri geliyor- değiştirmek zorunda kalıyorum her şeyi, her şey
iyiye gidiyor sanıyorum. Değil ama. Hiçbir şey hiçbir zaman
iyiye gitmez ki. Örneği yok dünyada. Belki Jüpiter cevap veebilir
bu ihtiyaçlara. Ama sen değil. Jüpiter sadece. Dil bilgisi mi daha
önemli acaba astronomi mi. Büyük gezegenlerin baş harflerini
büyük küçükleri küçük yazsak, yükseleni ikizler olan
kadınlar kıskanır mı yayları. Platon ne olacak peki, şimdi
olsa miki fare köpeğine o adı verir miymiş? Sanmıyorum hiç. Sonuçta o da mal mülk sahibi, Speedy Gonzales gibi halk kahramanı
da değil. Evine gitsek imza istemeye köpeklere kovalatır bizi.
Yeni dünya düzeni böyle, Dvorak çalar arkada da biz kaçarken. Bu düzen
düzen değil, Pete burda olsa söylerdi , düzenin hep Miki Fare olduğunu. İsmini bile bilmez kimse. Herkes kötü adam diye tanır. İşte
Platon,Pete'le bana kalıyor bu durumda, Miki Fare en kötü
ihtimalle merkürü alır. Neyse biz, ya da atayım Pete'i de
aşağıya (pis adam sonuçta), ben platonla gezerim yıldızların
üstünde. Hep altında değil, bir de orada denemek lazım sevişmeyi
, siz dünya insanları yıldızlara taparsınız sadece, ben
sevişirim onların yardımıyla ama. Alırım yanıma en sevdiğim
sevgilimi. Diğerleri kıskanır hep, olsun. Bitiremiyorum ki
mecburen alacağım. İşte platonun üstünde kaptan Kirk edasıyla
sorarım en sevdiğime 'Dünyayla irtibat var mı teğmen Uhura", ''Yok
kaptan" "O zaman başlayalım uhrevi görevimize, hadi üreyelim
sonsuza kadar ve planlayalım nüfusumuzu andromedanın üstünde."
Orion daha güzel kaçardı ama oraya sadece nüfuzlu insanlar
girebilmekteymiş. Evet anlaşıldığı üzere yine bırakamayacağım
hayatı. Yine bir mazeret buldum kendime. O zaman dünyaya dönelim
artık, madem ki bırakmıyor beni. Dünyadakiler bulsun beni,
pasifik okyanusuna düşerim haliçte kalacak halim yok ya. En büyüğü
en güzeli hep. Orda da en büyük balina bulur yutar beni. 40 gün
içinde kalırım, telefonla yunus diye kandırırım insanları,
beni yutan. Sonra balinanın uykusu gelince gece, koyun postunun
altında kaçarım ağzından- ya da ağız sandığım başka bir
yerinden. Balina ya da yunus fizyolojisi hakkında çok iyi değilim çünkü. 41 gün önce sorsanız zehir gibiydim oysa. Hep o hermit
yüzünden - kafamı karıştırdı, sanki dünya yokmuş, herşey
balinanın içinde başlamış ve orda bitmiş gibi anlattı bana.
Kaçma operasyonumu duyunca bana kafir dedi. Bense free willy dedim
sadece. Kaldı orda- o da bırakamadı herkes gibi. Bıraksaydı o da
duyardı benim gibi "Lost in You"ları ve yeni bir mazeret
bulurdu bağlanmak için dünyaya. Çıktıktan sonra deseymişim ya
balinaya lost in you diye, güzel Adam Sandler filmi olurdu. Ne
diyordum, peki siz kaybolmak ister misiniz siz de bu ayakkabının içinde"
"Haksızlık ama bu ya", dedi. Salak salak konuşmaktan başka bir şey yok ki. Birisinin bir şey
yapması lazımdı. Bir yolunu bulup kovdurması lazımdı bu
zevzeği. Ama tutuyordu Turhan abi onu ya. Satıyordu da ayakkabı,
başka ne olacaktı ki. Birden 4 gün önce gelen adamları
hatırladı.
22 GÜN ÖNCE
Dört gün önce gelen adamlar
:4GÖGA
Demet: D
Turhan: T
Sanlı Bey :SB
Gordon :GFB
KFC'deki Kız: KFCDKK
Bolulu Hasan Usta: BHU
T: Hey, D, GFB'yi gördün mü
D: Hayır, Belki KFCDKK'yı
görmeye girmiştir yine. Biliyorsun kaçıp kaçıp duruyor hep
T: Gençlik işte, ben de gençken
BHU'da çalışan bir kız vardı. Hep ona giderdim. Boş ver.
D: Ben genç değil miyim .
Sevgilim Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünde
çalışıyor. Bir kere bile gitmedim. Kısaltmasını kullanmama
bile izin vermiyorsun.
T: O geleneklerimize uygun bir
kısaltma değil . Neyse 4GÖGA'ları gördün mü.
D: Evet, SB'yle konuştuktan
sonra bana geldiler. Ben de sana gönderdim.
T: Fazla tekin insanlar değil.
Niye arıyorlar sence GFB'yi.
D: Belki Fenerium'un yerini
soracaklardır.
T: Zevzek olma. taktıkları
gözlükleri görmedin mi. Siyahtı.
D: Evet dikkatimi çekti benim
de. Yazı getirmişler şimdiden.
T: Uff, alaya alıyorsun sen de
her şeyi. Neyse al şu kartı da koy kasaya. Unutturma
D: Tamam, istersen BHU'ya gidelim
kapattıktan sonra, belki duruyordur seninki hala orda.
T: Bak müşteri geçti,
aptal aptal konuşacağına ona bak.
18 GÜN ÖNCE (HALA)
Unutmuşlardı. ama evet,
arayacaktı. Kasaya baktı. Kart orda duruyordu. Günışığı Temizlik Şirketi gibi bir şey bekledi. Yok ASPAVA Pide ve Kebap evinin kartıydı.
Tanrının gizemli yollarından sadece başkası herhalde diye düşünüp
numarayı çevirdi.
Yorumlar
Yorum Gönder