Sadece Bir Beyoğlu Düşü'nü okudum, o yüzden inceleme ya da yorum o
kitaba aittir. Kitabın eski baskılarını siteye eklettirme gereği
hissetmedim. Metin T.
ile olan bir konuşmamızda, anı ile anlatı arasındaki farka örnek vermek
için bu kitabı önermişti. Deniz Özlü'nün (Tezer Özlü' nin abisi) bu
kitapları anlatı olarak geçiyor. Gerçekten de yazar o dönemki yaşamını,
üstüne bin katarak, hayallerini, fantezilerini ve duygularını da
ekleyerek, Güney Amerika romanlarından alışık olduğumuz büyülü gerçeklik
içinde anlatıyor ve türün ismi de anlatı oluyor. Bir Beyoğlu düşü bu
kitap gerçekten de. Çoğunlukla Karaköy, Tünel, Galatasaray civarlarında
geçiyor. Ben "Hayallerim, Aşkım ve Sen" filmini hayal meyal
hatırlıyorum, ama o filmdeki, sepya tonlu senaryo kısımları bu kitaptan
alınmış. Gerçekten de kitabı okuduğunuzda o sepya tonunu, eski İstanbul
havasını hissedebiliyorsunuz. Dört bölümden oluşuyor anlatı, başlarda
İstanbul'a gelip tünel çıkışında bir oda kiralayan bir gencin, Demir
Özlü'nün yumuşak kaleminden Beyoğlu' nu dinliyoruz. Kasımpaşa'daki
kışladaki kalk borusunu. tramvayların raylar üzerinde çıkardıkları o
sesi, çan seslerini, sokak gürültülerini yaşıyoruz. Yavaş yavaş platonik
ve tutkulu bir aşk hikayesine dönüyor sonra anlatı. Beyoğlu o eski
ihtişamıyla hep baş rolde ama. Hayal ve gerçeğin karıştığı bir şekilde
de sona eriyor hikaye. Aslında İstanbul'da, Beyoğlu'nda okumak gerek bu
anlatıyı, kitaptaki havaya tam anlamıyla girmek için, sonra da Atıf
Yılmaz'ın filmini izlemek. Neyse, iyi perşembeler herkese.
Yorumlar
Yorum Gönder