Issızlık... düşünebildiğim tek şey bu herhalde. Gece beynimin içinde bir nota gibi durmadan sıkıştırıyor orayı. Issız mı kaldım benböyle, sensiz/sessiz mi kaldım? Nasıl olduğunu bilmiyorum, zaten ne zaman tam manasıyla bilebiliriz ki önümüze geleni? Ne zaman karar verebiliriz çalacak bir sonraki notaya? Bu yüzden kayboluyoruz zaten adımıza verilen kararların arasında ya da arkamızdan çalınan o uzun notalarda. Her zaman böyle oturuyor muydu insanın içine, ıssız mıyım gerçekten ben ?Sensiz olduğum için mi ıssızım, sensiz ama yalnız olmadığım için mi? Sensiz olduğumu kimseye söyleyemediğim için mi yoksa? Senin olmadığını kimseye söyleyemediğim için mi? Belki de hiç olmadın ki sen evet. Hatırladığım her şey belki, senin olmanı isteyen benim ürettiğim boş anılardı. Kalabalık içindeki ıssızlığımın çaresizliğiydi belki olup biten sadece.
Gerçekten o kadar çaresiz miydim ? Bilmiyorum, nasıl başladığını bile hatırlamıyorum, iki yıl olmuş mu, iki ay oldu mu gideli? Sıkıntılı zamanlardı evet, dahili ve harici. Şimdiki gibi tıpkı. Nasıl girdin hayatıma, nasıl oldum yanında bilmiyorum. Rehavet belki ya da mutluluk. İkisi de aynı kelime değil mi sanki? O gevşek zamanlar için neler vermezdim tekrar. Sayısız gece, sayısız tuğla üst üste. Belki de sanal bir şey örüyordum klarnet çaldıkça ağır ağır. Sonunda üstüme yıkılınca zarar vermeyeceğini bildiğim bir şey. Niye böyleyim peki. Sakin ama yalnız, ıssız ama yıkık, neden her açışında gözlerimi bakıyorum varlığına. Her gece niye batıyor teker teker, saniye saniye gözlerime oradan beynime. Neden artık güzel şeyler dinlemek istemiyorum, neden artık yazmak istemiyorum. Neden kabullenemiyorum yokluğunu. Neden en az iki defa öldürmek istiyorum seni, ama başaramıyorum bir türlü?
Yıkıldı sonunda , biliyordum , sen de biliyordun haliyle. Yıkıldı ve bana kalan tek şey ıssızlık. Düşünebildiğim tek şey bu artık- kimseye söyleyemesem de.
Yorumlar
Yorum Gönder