
1901'den beri toplam 114 Şair/Yazar Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüş. Son yıllarda bir yazar ödül kazanınca, yayınevleri kitaplarına baskı üzerine baskı yapıyorlar. Kitapçılarda sürekli onun kitaplarını görüyoruz ön planda. Kazuo Ishiguro için geçerli mesela bu. Ama ödül kazananların büyük bir kısmını tanımıyoruz çoğunlukla, ya da isimlerini duymuşuz birkaç kere sadece.


Bundan sonra, kısa hikayeler ve oyunlar da yazan Pirandello'nun aile hayatı, oğlu gönüllü olarak Birinci Dünya Savaşı'na katılıp esir düşünce yine düzelemedi. Savaş bittiğinde oğlu evine döndü dönmesine ama bu şoku atlatamayan eşini 1919'da akıl hastanesine yatırmak zorunda kaldı. 1924'e kadar bunun üzüntüsünü atamadı üzerinden Pirandello. Ama oyunları Roma'da tiyatrolarda sergileniyor ve büyük beğeni topluyordu. Hatta 1922 olduğunda oyunlarının ünü Londra ve New York'a kadar yayıldı.

1925'te Mussolini iktidara geldiğinde çok beğendiği Pirandello'yu Roma Sanat Tiyatrosu'nun sanat yönetmeni yaptı. Başlarda İtalya'yı sevdiği için faşist olduğunu söylüyorsa da, gerek oyunları gerekse, ”Ben apolitik biriyim, sadece dünya vatandaşıyım” sözü faşizme karşı olduğu görüşünü öne çıkıyordu. 1925-1926 yılları arasında son romanı olan "Bir, Hiç Kimse ve Yüz Bin"i yazan Pirandello 1934 yılında Nobel edebiyat ödülünü kazandı, bundan iki yıl sonra da hayata gözlerini yumdu. Mussolini kendisi için devlet töreni yaptırmak istediği ama oğlu vasiyetini öne sürerek bunu kabul etmediği söylenmekte.

Öyle ya, ne ben kendimi sizin bana verdiğiniz biçimde ne de siz kendinizi benim size verdiğim biçimde tanıyabilirsiniz; hiçbir şey, herkes için aynı olamaz; herşey, herbirimiz için sürekli değişebilir ve nitekim değişmektedir de. (Bir, Hiç kimse ve Yüz Bin)
Ancak ;gerçeklik daima ve sınırsızca değiştiğinden ,herkes için her zaman geçerli tek bir gerçeklik asla olamaz. (Bir, Hiç kimse ve Yüz Bin)
Ölüm , bayım, ölüm birden üstümüze konduğunu fark ettiğimiz şu garip, iğrenç sineklerden biri gibi olsaydı... Biri yoluna gidiyor, yoldan geçen bir başkası onu durduruyor ve sakınarak, iki parmağını uzatıp "Bağışlayın, izninizle sayın bayım, üstünüze ölüm konmuş" diyor ve o iki parmağıyla yakalayıp atıyor... Ne güzel olurdu! Ama o iğrenç sineklere benzemez ki ölüm. Sokaktan geçenlerin kim bilir kaçının üstündedir de görmezler, yarın, ertesi gün yapacaklarını düşünürler sakin, içleri rahat. (Ağzı Çiçekli Adam)
Küçük bir kutuya bir dilek saklıyorsun, açıverince içinde hayal kırıklığı buluyorsun. (Çıplak Hayat)
Yorumlar
Yorum Gönder