Ve nihayet dördüncü bölüm. Kitabın üç ana bölümün ikincisinin başlangıcı ya da ikinci kısım dördüncü bölüm, veya ikinci bölüm dördüncü kısım- artık ne derseniz. Kitabın büyük bir kısmını işgal eden Leopold Bloom Dublin'den bildiriyor burada, zamanında Reha Muhtar'ın Atina'dan bildirdiği gibi. Stephen Dedalaus'un sahildeki linguistik yürüyüşünden sonra iyi geleceğini düşünüyorum bu bölümün.
Calypso deyip ülkemizin kalipso kralı Metin Ersoy'u anmamak olmaz herhalde, hep aynı tip şarkılar dinleyecek değiliz ya
Telemachus'dan ayrılarak, Odysseus'un yolculuklarına geçiyoruz o kitabın da beşinci bölümünde. (Bakın bir taşla iki kuş vurmuş oluyorsunuz bu yazılar sayesinde). Hatırlayacağınız gibi bir önceki bölümde Menelaus'tan Odysseus'un Calypso'nun adasında tutsak olduğunu öğrenmiştik. Calypso Ogygia adasında yaşayan bir Nymph (Bir nevi peri) Yedi yıldır esir tutuyor Odysseus'u ve kendi isteği dışında her gece birlikte oluyor. Athena Zeus'tan Odysseus'u kurtarmasını istiyor. Zeus da habercisi Hermes'i gönderiyor Calypso'ya. İkna ediyor Hermes, Calypso da bırakıyor kahramanımızı evine dönmesi için. Yolculuğuna çıkıyor Odysseus çıkmasına ama, bundan sonra hep karşımıza çıkacak olan Poseidon, kendinden habersiz yapılan bu olayın farkına varıyor ve bir fırtına çıkarıyor ve denize düşüyor Odysseus. Tanrıça Ino ve Athena yardımına koşuyor kendisinin. Ino emniyete çıkmasını sağlayacak bir iksir veriyor, Athena ise bir nehir bulmasını sağlıyor fırtınadan kurtulması için. Sonunda Odysseus Phaiakların adasına çıkmayı başarıyor. Calypso ile ilgili oldukça çok resim var Barok stili. Bölüme başlamadan önce bir sanat turuna çıkabilirsiniz isterseniz.
Şimdi de Linati ve Gilbert şemalarında bu bölümle ilgili geçenler:
Sahne: Leopold Bloom'un evi
Organ: Böbrek (Sözlük'de Yahudi ayinlerinde verilen hediyelerin arasında böbreğin özel olduğunu belirtmiş Nevzat Erkmen)
Sanat: Ekonomi
Renk: Turuncu
Simge: Nymph (Orman perisi), Vajina, Sürgün, Aile, Esir Düşmüş İsrail
Teknik: Anlatı (Olgun)
Anlam: Ayrılan Yolcu
Kitabın ikinci kısımın başında Leopold Bloom'u evinde eşi Molly için kahvaltı hazırlarken buluyoruz. Leopold 38 yaşında, Macar göçmeni bir Yahudi'nin (daha sonra Protestan olmuş o da) ile İrlandalı Protestan bir annenin oğlu, bir gazete için reklamcılık gibi bir işi var- göreceğiz herhalde ilerde ayrıntısını. Molly ile evlenebilmek için Katolik olmuş, 15 yaşında Milly isminde bir kızları var, oğulları Rudolph doğumdan 11 gün sonra ölmüş. Ulysses'in Odysseus ile özdeşleşmiş karakteri Bloom- olmasa olmazdı zaten. Bloom da Joyce'un kendi karakterinden parçalar taşıyor ama rol model olarak yazın arkadaşı yazar Italo Svevo'yu (gerçek ismi Ettore Schmitz) kullanmış karakteri şekillendirirken James Joyce.
Leopold Bloom'u ilk okuyucuya şu sözlerle tanıştırıyor kitap; “Bay Leopold Bloom canavar (hayvan) ve kümes hayvanlarının iç organlarını büyük bir iştahla yedi. Sakatat çorbasını, kıtır kıtır taşlıkları, fırınlanmış ve doldurulmuş yüreği, ekmek kırıntılarına bulandırılmış ciğer dilimlerini, tavada kızartılmış morina balığı yumurtasını severdi. Ama hepsinden çok, damağına hafif bir idrar kokusu bırakan ızgara koyun böbreğini severdi.” önemli mi, bence değil. Ama çoğu yerde geçiyor bu paragraf kitabı tanıtırken.
Bu bölümle ilgili sanat/bilim ekonomi ya da ev ekonomisi, anladığım kadarıyla, yemek yapmayı bile öğrenebiliriz bu bölümde. Bloom bir ev erkeği, kahvaltı hazırlıyor eşini kızdırmayacak biçimde, gelen kediyi besliyor/konuşuyor onunla- belki eşini görüyor kedide.
Sonra dışarıya çıkıyor küçük bir alışveriş için ve yavaş yavaş tanımaya başlıyoruz Leopold Bloom'u. Eşine karşı beslediği korku, sevgi, tutku karşımı şey nedeniyle, onu uyandırmamak için anahtarı bile almıyor çıkarken dışarı. Ekonomiyle ilgili şeyleri görüyoruz kasaba giderken. Bloom tam bir hesaplayan adam çünkü. Başka neler var, etkileşimde çevresiyle sürekli- Bloom'un bilinci de akıyor alışılageldiği gibi, ama çevrede gördüğü şeyler ve kişilerle ilgili daha çok. Katolik olmuş, ama Yahudi geçmişi hala bilincinde. Okuduğu bir haberle birlikte hayaller kuruyor kursal diyarlar ile ilgili (İsrail'de ya da kutsal topraklarda meyve bahçeleri satan bir girişim, tabi biz bunların İsrail'in kurulmasının temellerini attığını biliyoruz yıllar sonra) Kılıbık gibi görünse de kadınlarla ilgili hayaller de kuruyor Leopold Bloom - Ulysses'te cinsellik de yer kaplıyor epey.
Neyse, kasaptan son kalan böbreği alarak eve dönüyor, posta kutusunda iki mektup ve bir kart görüyor. Birisi eşine; iş arkadaşı ve muhtemel sevgilisi tarafından yazıldığını düşünüyor. Kart ve diğer mektup ise kızından geliyor. Eşi uyanmış, mektubu ve kartı veriyor, eşi mektubu saklayıp karta bakıyor, Leopold da aşağıya çayı getirmeye gidiyor. Kızından gelen mektuba göz gezdiriyor, aileden ayrı ilk yazı, fotoğrafçıda çalışıyor ve okuyor Milly, neyse çay oluyor, kahvaltıyı yukarı taşıyor ve mektubu soruyor haliyle. Molly'nin oyun direktörü Blazes Boylan'dan, Leopold'un şüphelendiği gibi. Bir şarkıcı Molly, mezzosoprano galiba. Programla ilgili bir şeyler olduğunu söylüyor kocasına. Sonra da bir kitabı istiyor içinde geçen bir kelimeyi sormak için.
Metempiskosis gibi bir şey, reenkarnasyonda ruhun başka bir beden geçmesi. Kitap aslında basit bir roman, ama geçiyor işte o dönem kitaplarının içinde bolca Yunanca kelimeler. Yatağın üstünde Nymph'lerin banyosu resmi var ve ona dayanarak anlatıyor Bloom, hoşuna da gidiyor sanki eşiyle vakit geçirmek. Ama böbreğin yanık kokusuyla bırakıp aşağı iniyor hemen.
Mektubun kalan kısmını okuyor, kızını düşünüyor, eşine sahip çıkamadığı gibi kızına da çıkamayacağını düşünüyor, açık saçık değil ama böyle anlıyoruz bilincinin akışından. Sonra bahçedeki tuvalete gidiyor ve bir dergideki hikaye eşliğinde işini görüyor (böbrek bölümün organı). Dışarı çıkıyor, katılacağı cenazeyi düşünüyor ve bölüm kilisenin çanları ile bitiyor.
İlk bölümle aynı zamanda geçiyor Calypso ve bir kaç paralellik var. Mesela havanın kararması, iki karakteri de farklı bir ruh haline sokuyor. İki karakter de birilerine bağımlı ve kahvaltı hazırlıyorlar. Bu bölümde Molly Bloom Calypso gibi tasvir ediliyor sanki, Odysseus'u köle yapıp her istediğini yaptıran Nymph.
Birkaç gereksiz bilgi daha verip bitireyim yazıyı, bölüm hakkında. İki yerde Türk kelimesini görüyoruz ve mutlu oluyoruz yine. Korkunç Türk oyunundaki karakter Leopold'un hayaline giriyor yürürken ve kutsal topraklardaki tarlalar Türk hükumetinden satın alınıyor. (Osmanlılar buna karşı çıkmıyor).
Bunun dışında bir cümle geçiyor metinde. Bir puba rastlamadan Dublin'i geçmek için bir puzzle yapılabilir diye. Gerçekten de epey uğraşmış insanlar ve bunun için bir güzergah bulmuşlar 2011 yılında.
Leopold Bloom kelime oyunlarını seviyor, hatta günümüz sosyal medya kullanıcısı gibi kısaltmalarla düşünüyor bazen. Değişik görüşleri de var; mesela, güneşin önünde seyahat edersek yaşlanmayı önleyebiliriz, diye bir cümle var kitapta. Eşinin yaşlanmamak için bayat ekmek yediğini düşününce aklına geliyor. Genel olarak ilk üç bölümden daha akıcı bir kısımla karşı karşıyayız. Bunun sebebi Stephen'ın daha düşünceye odaklı olmasına karşın Leopold bir parça çevresiyle ilgili bir insan izlenimi vermesi. Yine de bir yerden başka bir yere zıplamakla geçiriyoruz bu bölümü de. Belki alıştığımızdan ama, fazla rahatsız etmiyor gerçi.
Dördüncü bölümü de bir şarkı ile bitireceğiz tabi, Molly Bloom'un programında olan bir şarkıyla; Love's Old Sweet Song
Lotus yerken görüşmek üzere.
Yorumlar
Yorum Gönder