1001 Kitap serisini bilirsiniz, hani ölmeden önce yapmanız gereken 1001 şeyi anlatan kitaplar. Okunması gereken kitaplar, izlenmesi gereken filmler, alınması gereken albümler, görülmesi gereken tablolar, dinlenmesi gereken şarkılar, daha neler neler. Sadece bu seri bile, her şeyi listelemeyi bir alışkanlık haline getirmiş günümüz insanına yirmi birinci yüzyılın bir hediyesidir.
Birçok insan bir çok yerde binlerce liste yaparken, benim elim de armut toplamıyordu herhalde. Kütüphanemde var zaten kitapların bir iki tanesi. Diğerlerinin içeriği de İnternet'te mevut, sadece toparlayacak bir gönüllü gerekiyor. Siz uğraşmayın diye buradayım ben tabi ki. Söylenti Derginin içeriğine uygun tarzda, sıralı olmayan zamanlarda, sıralı olmayacak şekilde, sırasız eserleri tanıtmaya karar verdim anlayacağınız. Kapasitem dahilinde tabi ki.
Bu ilk gün için 611 sayısı uygun buldum, bana ne kadar katılırsınız bilemem ama güzel bir sayı. İnsanın ilk aklına gelebilecek bir sayı değil, hatta düşünmesi lazım bunu bulmak için. Şeytanın sayısından sadece 55 düşük, altı yüzdense 11 fazla. Binbirin içinde olmak isteyebileceğim bir sayı değil ama olsun- güzel yine de. Başlıyoruz hazırsanız. Aşağıdakilerin arasından en az bir tanesini bilmediğinize bahse varım.
Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap: 611
Mısırlı Nobel Ödüllü Yazar Necip Mahfuz'un bu romanı, 1960'ların İskenderiye'sinde geçiyor Miramar Pansiyonunda yaşayan altı karakterin ilişkilerinin anlatıldığı bu eserde dönemin sosyal ve siyasi gerçeklerini de yansıtmakta. 1952 darbesinden sonra Mısır'da olanları Necip Mahfuz'un güzel anlatımı ve Suat Ertüzün'ün çevirisi ile Krımızı Kedi Yayınevinden okumanız için ölene kadar zamanınız mevcut.
Ölmeden Önce Almanız Gereken 1001 Albüm: 611
(Not: Burada şarkılar mı albümler mi olsun diye karar veremediğim için bir türlü, şimdilik ikisini de koymaya karar verdim. Sıkıcı olması durumunda ileride birini kaldırabilirim)
Sugarcubes- Life's Too Good
İzlandalı bir post-punk grubu Sugarcubes. 1988 çıkan bu ilk albümleri Life's Too Good tanıdık bir ses barındırıyor içinde. İzlanda deyince zaten çoğunuzun aklına gelen ilk isim olan Björk, The Sugarcubes'ün solisti. Grubun çıkış şarkısı olan “Birthday” dışında, “Deus”, “Coldsweat” ve “Sick for Toys” bu taze ve enerjik çıkışın temel direkleri (Çeviri değil alın teri:) Farklı ve ayrı elemanların güçlü ve özel bir bütünde birleştiği garip ama mükemmel bir albüm. (Bu çeviriydi kitaptan) Dinlemek için Spotify'da mevcut.
Ölmeden Önce Seyretmeniz Gereken 1001 Film: 611
Şansımıza 1974 yılına ait farklı bir Fransız filmi düştü bu kez. Jacques Rivette'in yönettiği bu filmde gizemli bir şekilde birbirine bağlı iki genç kızın bir evin içinde eski bir cinayeti çözmeye çalışması gibi görünse de yorumlara baktığımda garipten sürreale geçen bir anlatım tarzı olduğunu düşünüyorum filmin. Bulabilirsem seyretmeyi düşünüyorum bu hafta içinde.
Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim : 611
Dance (I) – Henry Matisse
Modern sanatın en ünlü ressamlarından Fauvizm akımının kurucusu Henry Matisse'in 1910 yılında yaptığı Dans isimli tablosundan ön çalışması olarak değerlendirilen Dance (I) halen New York Modern Sanat Müzesi'nde sergilenmekte. Neden Hermitage Müzesi'nde bulunan La Danse yerine bu geçiyor bu kitapta bilmiyorum. Ama mutluluk ve sevinci resmettiği söylenen bu iki yapıt da görülmeye değer.
Şarkıyla bitirmem gerekiyordu her zamanki gibi.
Two Tribes- Frankie Goes to Hollywood
80'lerin olmazsa olmaz şarkısı Relax'i çıkaran Frankie Goes to Hollywood'un ikinci hiti. Gerek klibiyle, gerek sözleriyle soğuk savaş sonlarındaki silahlanma yarışını eleştiren bu şarkıyla bitiriyorum bu ilk 1001 derlemesini. Kitapların 2-3 yılda güncellendiğini de düşünürsek sonsuz bir kaynak var elimde. Hepimiz ölene kadar buradayım yani.
Yorumlar
Yorum Gönder