Neden kabullenmek istemiyorum hayata dair olan şeyleri. Tek başına göğüslemek zor geliyor değil mi? Tek tek yok ediyorum sevdiğim her şeyi. İyi ve güzel olan her şey dibe doğru iniyor benimle birlikte. Arada benden kurtarabilenler var tabi kendini, şanslı insanlar. Hala beraber indiğimizi düşünsem de ben onlarla, çok uzak bir dünyada yaşıyorlar onlar artık. Sadece cuma günleri hayırlı cumalar dilemek için uğruyorlar gezegenime. Ben gerçekten hayırlı olup olmadığını bilmesem de o cumanın, seviniyorum kendimce. Tek başıma olmam gerekmiyor diye düşünüyorum bu sefil düşüşte. Etrafımdaki karanlık, izbe, siyah şeyler o bir anlık sevinçle turuncuya dönüşüyor. Kararıyor yine ama, ben devam ediyorum düşüşe. Seviniyorum aklımca, iyi en azından kimseyi götürmüyorum yanımda diyorum. Ama içimdeki o pis insan keşke demeye devam ediyor hep. Duramıyor bir türlü, beynimin her şeyi bildiğini iddia eden kuzeydoğu tarafında yaşıyor. Keşke diyor, bu kadar aptal olmasan. Kabullenip her şeyi, yeni şeylere başlayabilsen tüm uzaylılar gibi. Ben biliyorum diyorum, kapatmaya çalışarak onu. Başka türlü olamaz ki, seviyor o da diyorum. Benim başka bir şey dememe gerek kalmadan kapatıyor kendini o köşe. Düşmeye devam ediyorum hala siyahlıkta. Sıkılıyorum, duraklatıyorum bazen düşme işlemini. Pause tuşuna basıyorum, eskisi kadar zor değil, her şey dijital çünkü artık. Uzaktan bakıyorum kendime ve düştüğüm karanlığa. Tek başımayım biliyorum, görüyorum. Hala bir şeyler buluyorum ama kendime söyleyecek. Belki de diyorum, belki de burada olmasa da düşünüyordur beni. Belki de ara sıra hissediyordur ne hissettiğimi. Belki de okuyordur ne kadar saçma şeyler yazsam da. Bakıyorum bunları derken kendime tekrar, hafif turunculuk var. Basıyorum tekrar tuşa,düşmeye devam ediyorum sorunsuzca. Beynimin poyraz kösesinden soğuk esen, her şeyin yalan olduğu gerçeğini bile önemsemeden düşüyorum o kısa süre içinde. O soğuk kuzeydoğu her şeyin bilincinde ama. Londra'nın bir daha çağırmayacağını biliyor beni. Her zaman bencil olmak zorunda mı kuzeyliler? Hep kendini mi düşünüyor bu soğuk akşamlar? Kendi turuncu cehennemimde düşmeme neden izin verilmiyor ki hiç? Tek başıma olsam da, tek değilim ki ben aslında değil mi? Buradasınız, buradasın değil mi?
Neden kabullenmek istemiyorum hayata dair olan şeyleri. Tek başına göğüslemek zor geliyor değil mi? Tek tek yok ediyorum sevdiğim her şeyi. İyi ve güzel olan her şey dibe doğru iniyor benimle birlikte. Arada benden kurtarabilenler var tabi kendini, şanslı insanlar. Hala beraber indiğimizi düşünsem de ben onlarla, çok uzak bir dünyada yaşıyorlar onlar artık. Sadece cuma günleri hayırlı cumalar dilemek için uğruyorlar gezegenime. Ben gerçekten hayırlı olup olmadığını bilmesem de o cumanın, seviniyorum kendimce. Tek başıma olmam gerekmiyor diye düşünüyorum bu sefil düşüşte. Etrafımdaki karanlık, izbe, siyah şeyler o bir anlık sevinçle turuncuya dönüşüyor. Kararıyor yine ama, ben devam ediyorum düşüşe. Seviniyorum aklımca, iyi en azından kimseyi götürmüyorum yanımda diyorum. Ama içimdeki o pis insan keşke demeye devam ediyor hep. Duramıyor bir türlü, beynimin her şeyi bildiğini iddia eden kuzeydoğu tarafında yaşıyor. Keşke diyor, bu kadar aptal olmasan. Kabullenip her şeyi, yeni şeylere başlayabilsen tüm uzaylılar gibi. Ben biliyorum diyorum, kapatmaya çalışarak onu. Başka türlü olamaz ki, seviyor o da diyorum. Benim başka bir şey dememe gerek kalmadan kapatıyor kendini o köşe. Düşmeye devam ediyorum hala siyahlıkta. Sıkılıyorum, duraklatıyorum bazen düşme işlemini. Pause tuşuna basıyorum, eskisi kadar zor değil, her şey dijital çünkü artık. Uzaktan bakıyorum kendime ve düştüğüm karanlığa. Tek başımayım biliyorum, görüyorum. Hala bir şeyler buluyorum ama kendime söyleyecek. Belki de diyorum, belki de burada olmasa da düşünüyordur beni. Belki de ara sıra hissediyordur ne hissettiğimi. Belki de okuyordur ne kadar saçma şeyler yazsam da. Bakıyorum bunları derken kendime tekrar, hafif turunculuk var. Basıyorum tekrar tuşa,düşmeye devam ediyorum sorunsuzca. Beynimin poyraz kösesinden soğuk esen, her şeyin yalan olduğu gerçeğini bile önemsemeden düşüyorum o kısa süre içinde. O soğuk kuzeydoğu her şeyin bilincinde ama. Londra'nın bir daha çağırmayacağını biliyor beni. Her zaman bencil olmak zorunda mı kuzeyliler? Hep kendini mi düşünüyor bu soğuk akşamlar? Kendi turuncu cehennemimde düşmeme neden izin verilmiyor ki hiç? Tek başıma olsam da, tek değilim ki ben aslında değil mi? Buradasınız, buradasın değil mi?
Yorumlar
Yorum Gönder