Kahramanlarını tarihten aldığı hikayeleriyle oyuna 1-0 önde başlıyor zaten Zweig. Bunun üzerine bir de insan psikolojisi hakkındaki birikimini ve basit ama vurucu yazımı ekleyince, hayran olmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz yazara. Madame de Prie'nin gözden düşüp, saraydan uzaklaştırılmasından sonraki bir yılı kısaca öykünün konusu. Karakter ve olaylar kısmen gerçek olmasına rağmen bir biyografi değil kitap; kurmaca, tıpkı Safiye Sultan kitapları gibi belki de. Karşılaştırmak gibi bir niyetim yok ama. Zweig baş karakterinin çözümlemesini o kadar becerikli bir şekilde yapıyor ki, diğer kitapta üç ciltde anlatılandan çok daha fazla şeyi veriyor 46 sayfada. 18.yüzyıl Fransa aristokrasini borderline bir karakter olan Madame de Prie'nden görüyor, bu kadar zor bir kişiyle bile özdeşmeyi başarıyor ve kitabın adında geçen çöküşü onunla birlikte yaşıyorsunuz. Ben Amok Koşucusu kitabının içinde okudum bu hikayeyi. Kitaptaki çoğu hikayeyle aynı sonla bitiyor bu da, bizi şaşırtmıyor. Zweig'ın kendisini bu hikayeler yardımıyla mı intihar etmeye hazırladığını, yoksa gördüğü ve yazdığı bu karakterlerin mi onu ölüme zorladığını bilmiyorum tam olarak. Belki de her iki etken de birbirini besleyerek ulaştırmıştır yazar ile eşini sonlarına. Savaşın acımasızlığı karşısında çaresiz kalan insanı anlıyoruz biz sadece Zweig'ın yaşamında ve eserlerinde. Neyse ki şu günlere baktığımızda gereken dersi çok iyi bir şekilde çıkardığımızı da görebiliyoruz:)
Kahramanlarını tarihten aldığı hikayeleriyle oyuna 1-0 önde başlıyor zaten Zweig. Bunun üzerine bir de insan psikolojisi hakkındaki birikimini ve basit ama vurucu yazımı ekleyince, hayran olmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz yazara. Madame de Prie'nin gözden düşüp, saraydan uzaklaştırılmasından sonraki bir yılı kısaca öykünün konusu. Karakter ve olaylar kısmen gerçek olmasına rağmen bir biyografi değil kitap; kurmaca, tıpkı Safiye Sultan kitapları gibi belki de. Karşılaştırmak gibi bir niyetim yok ama. Zweig baş karakterinin çözümlemesini o kadar becerikli bir şekilde yapıyor ki, diğer kitapta üç ciltde anlatılandan çok daha fazla şeyi veriyor 46 sayfada. 18.yüzyıl Fransa aristokrasini borderline bir karakter olan Madame de Prie'nden görüyor, bu kadar zor bir kişiyle bile özdeşmeyi başarıyor ve kitabın adında geçen çöküşü onunla birlikte yaşıyorsunuz. Ben Amok Koşucusu kitabının içinde okudum bu hikayeyi. Kitaptaki çoğu hikayeyle aynı sonla bitiyor bu da, bizi şaşırtmıyor. Zweig'ın kendisini bu hikayeler yardımıyla mı intihar etmeye hazırladığını, yoksa gördüğü ve yazdığı bu karakterlerin mi onu ölüme zorladığını bilmiyorum tam olarak. Belki de her iki etken de birbirini besleyerek ulaştırmıştır yazar ile eşini sonlarına. Savaşın acımasızlığı karşısında çaresiz kalan insanı anlıyoruz biz sadece Zweig'ın yaşamında ve eserlerinde. Neyse ki şu günlere baktığımızda gereken dersi çok iyi bir şekilde çıkardığımızı da görebiliyoruz:)
Yorumlar
Yorum Gönder