Yalnızlık Kaçınılmaz


"Toplumun ayırdıklarını yalnızlıklar birleştirir." demiş Albert Camus zamanında. İnsanların toplum tarafından yalnızlığa itildiği, yalnızlıkların da sanal boşluklarda ne olduğunu bilmeden birbirine çarpa çarpa gezindiği günümüzün bir fotoğrafını çekmiş sanki adam. Ama cep telefonunun kamerasından değil, zamanının o köhne, kocaman, siyah beyaz makineleri ile. Hepimiz yalnızız biraz, kaç kişiyle birlikte yaşarsak yaşayalım. Bu sözü hemen her gün bir kaç kez duysak da hiç klişeleşmiyor. Çünkü eksilmiyor hiç yalnızlığımız. Salak bir yalnızlık bizimkisi. Saçma demeyeceğim, çünkü saçmanın içinde bir parça da olsa sıcaklık var, başkasının dahlinden kaynaklanan. En saçma şeyde bile birilerinin sıcaklığını hissettim bu yazıları yazarken. Hatta salak yalnızlığımın köşelerini tıraşlamak için de bazen o saçmalığı kullandım. Ama o siyah beyaz yalnızlığımız, bir iki saçma salak hareketle yumuşayamayacak kadar sivri nedense. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki en yakınlarımızdan bile kaçıyoruz fark ettirmeden. Oyalanıyoruz baştan sona kadar, yalnız ama meşgul insanlar olarak. Akşam boş bir anımızda, televizyona bakarken belki, oradaki oyuncunun gözlerinin dolduğunu görüyoruz, bilmediğimiz bir sebepten bizim de gözlerimiz doluyor. Bu belki de yalnızlığımızın ilacı oluyor . Şu zamana kadar yaşadığımız hayatın; bize, belki bir arkadaş , belki bir eş, çocuk, belki bir sevgili kazandırmış olduğunu, ama yalnızlığı bizden alıp götürmediğini fark ediyoruz o göz yaşıyla. Çaresizlik içinde bakıyoruz etrafa, aynı her şey. İşte bu yalnızlıklarımızı paylaşamayacağımıza göre başkasıyla; başkalarının yalnızlıklarına bakıp, belki de beraber yalnız olmak için, daha geniş bir insan topluluğuna dalıyoruz. Yalnızların hiç bitmediği, yalnızlıkların birleşerek koskoca bir yumağa dönüştüğü sanal bir yer burası. Ama burada gördüğünüz insanlar, dışarıdaki günlük bilinçsiz siyah beyaz toplum gibi değiller. Bizim gibi yalnızlıklarının bilincinde ve ondan hiç kurtulamayacağını bilen gerçek insanlar. Bu yalnızlık denizinde bir kaç gün gezince, buradaki insanların Camus'nun fotoğraf makinesinden kurtulduklarını görüyoruz. Biraz daha gezince, şansımıza turuncu birisini buluyoruz ve ona bir isim takıyoruz. Bu isim;  arkadaş, kafa dengi, dost ya da sevgili oluyor çaresizlik derecemize göre. Bağlanıyoruz o insana her durumda. Zamanımızı kademeli olarak ona yöneltiyoruz gün geçtikçe çoğalan bir şekilde. Her anımızı onunla geçirmek istiyor, olabildiği kadar da yapıyoruz. Her an ondan yeni bir şeyler gelecek mi diye bekliyoruz , bilgisayarın, telefonun ya da tabletin başında. Küçük kıskançlıklar, hoşlaşmalar , kavgalar vb. ilişkinin tüm aşamalarını yaşıyoruz bu kişiyle. Sonra... sonra birden yalnız olmadığımız yanılgısına kapılıyoruz. Bu dünyada beni anlayan birileri var diye düşünüyoruz. Katışıksız güveniyoruz bu başka insana. Tıpkı onun bize inandığı, güvendiği gibi. Hata da burada başlıyor. Topluma dahil oluyoruz tekrar, o ilk başta bir şey bilmeden salakça yaşadığımız yalnızlar toplumuna. O bilinçsiz, Camus'nun bahsettiği topluma. Toplum da toplumluğunu yapıyor hemen, yalnız olduğumuzu vuruyor kafamıza. Ayırıyor bizi siyah beyaz bir halde. Bakıyoruz o turuncu mükemmel insana sonra. Onu da kendimiz gibi siyah beyaz hale sokmayı başarmışız. Biraz üzülüyoruz, sevgimizin şiddetine bağlı kalarak. Kaybetmenin aşamaları tamamlandıktan sonra hayatımıza aynı şekilde devam ediyoruz. Sadece akşamları televizyona baktığımızda gözümüz daha erken yaşarıyor biraz. Ya da gördüğümüz renklerden turuncu olanları sepyalaşıyor daha fazla. Sonunda herkes gibi intiharı seçtiğimizde bilerek ya da bilmeyerek, gözümüz yukarıda bir şeye takılıyor. Bakıyoruz gökyüzüne ve uzaklarda Camus'un kıkır kıkır güldüğünü görüyoruz. Biliyor her şeyi çünkü o. Küfrediyoruz ve bırakıyoruz kendimizi dünyadan biz de, yalnızlıkla ilgili başka bir şarkının içinde başka bir harf olmak için belki. 

Yorumlar

  1. merhaba bende sizin gibi bir blog yazarıyım. Gizli tutmak gibi bir gayeniz yoksa günlük ortalama kaç tıklanma alıyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok fazla olmuyor, ortalama 10 belki, bazı günler artıyor ama

      Sil

Yorum Gönder