Son günlerde içi fazla rahat değildi duvarcının duvarını yaparken. Her zamanki gibi akşam uyanıp duvarını yapmaya gidiyor, yine her zamanki monoton şekilde duvarını yapıp, sabaha yatmaya geliyordu. Ama bu aralar çevresinde sıkça duyduğu bir cümle canını sıkıyordu. İnsanlar birbirlerine durmadan "duvarlarını yıkmalısın" diyorlardı. Bilen bilmeyen herkes bu lafı söyler olmuştu. Televizyonu açtığında son dönemin gözde dizilerinden tut, ramazan programlarına kadar herkes duvarlara karşı bir düşmanlık besliyordu. En son sabah gördüğü bir çizgi filmde, pembe bir midilli (hepsi benzer renkteydi zaten) diğerine, "duvarlarından kurtul" deyince bu konuda bir şey yapmaya karar verdi. Topluma bir mesaj vermeliydi. Duvarların yıkılması gereken şeyler olmadığını, onları çevrelerindeki belki de içlerindeki yıkıcı şeylerden koruduklarını anlatmalıydı. Aslında belki de evrendeki tek sabit duvarlardı. Onları bu çılgın dünyaya bırakırsak ne olacağını kim bilebilirdi ki? O akşam duvarına geldiğinde duvarın arkasında eğlenen insanları gördü. Aklına bir şey geldi. Çalışmadı o gece, sırf onları seyretti. Ertesi akşam yine seyretti. Sonraki akşam yine. Bir haftanın sonunda tekrar baktı insanlara. Farklı bir şey yoktu. Aynı insanlar aynı hareketleri yapıyorlardı. Belki de haklıdır dedi herkes. Gereksizdir duvarlar, duvarcılar. Yıkılmalıydı belki hepsi. Bu fikir bütün gün kafasını meşgul etti. Akşam olunca bir haftadır üzerinde çalışmadığı duvarın yanına gitti ve parçalamaya başladı. O yıllarca uğraştığı duvarı sabah olmadan yere indirmişti. Sabah olunca etrafındaki insanların korku dolu bakışlarıyla karşılaştı. "Korkmayın" dedi, "Duvarlar gereksizmiş, yeni fark ettim. Artık ben de sizin gibi biriyim. Hayatımı duvar yapmaya adamayacağım. "O'nu aradı gözleri hafiften , göremedi. Sonra ayrıldı oradan, uzaklara gitti. Ülke ülke gezip insanlara duvarların gereksizliğini anlatmaya başladı. O yıkım gecesinden tam bir yıl sonra geri döndü evine. Dışarı çıktı etrafa bakmak için. Daha çok O'nu arıyordu ama. Duvarın oraya gelince, insanları gördü ve duvarını. Çok daha büyüktü şimdi. Tüm insanlar, mutsuz bir halde, duvarda çalışıyorlardı. Anlamadı başta ama sonra durumu çözdü. Duvarlara ihtiyaç yoktu gerçekten. Duvarcılar lazımdı topluma, etrafa duvarlar ören. Onlar mutlu ediyordu herkesi, kendilerinin mutsuzluğu pahasına. Yapacak bir şeyi yoktu. Giydi tulumunu. Duvarı yapanlara katıldı.
Son günlerde içi fazla rahat değildi duvarcının duvarını yaparken. Her zamanki gibi akşam uyanıp duvarını yapmaya gidiyor, yine her zamanki monoton şekilde duvarını yapıp, sabaha yatmaya geliyordu. Ama bu aralar çevresinde sıkça duyduğu bir cümle canını sıkıyordu. İnsanlar birbirlerine durmadan "duvarlarını yıkmalısın" diyorlardı. Bilen bilmeyen herkes bu lafı söyler olmuştu. Televizyonu açtığında son dönemin gözde dizilerinden tut, ramazan programlarına kadar herkes duvarlara karşı bir düşmanlık besliyordu. En son sabah gördüğü bir çizgi filmde, pembe bir midilli (hepsi benzer renkteydi zaten) diğerine, "duvarlarından kurtul" deyince bu konuda bir şey yapmaya karar verdi. Topluma bir mesaj vermeliydi. Duvarların yıkılması gereken şeyler olmadığını, onları çevrelerindeki belki de içlerindeki yıkıcı şeylerden koruduklarını anlatmalıydı. Aslında belki de evrendeki tek sabit duvarlardı. Onları bu çılgın dünyaya bırakırsak ne olacağını kim bilebilirdi ki? O akşam duvarına geldiğinde duvarın arkasında eğlenen insanları gördü. Aklına bir şey geldi. Çalışmadı o gece, sırf onları seyretti. Ertesi akşam yine seyretti. Sonraki akşam yine. Bir haftanın sonunda tekrar baktı insanlara. Farklı bir şey yoktu. Aynı insanlar aynı hareketleri yapıyorlardı. Belki de haklıdır dedi herkes. Gereksizdir duvarlar, duvarcılar. Yıkılmalıydı belki hepsi. Bu fikir bütün gün kafasını meşgul etti. Akşam olunca bir haftadır üzerinde çalışmadığı duvarın yanına gitti ve parçalamaya başladı. O yıllarca uğraştığı duvarı sabah olmadan yere indirmişti. Sabah olunca etrafındaki insanların korku dolu bakışlarıyla karşılaştı. "Korkmayın" dedi, "Duvarlar gereksizmiş, yeni fark ettim. Artık ben de sizin gibi biriyim. Hayatımı duvar yapmaya adamayacağım. "O'nu aradı gözleri hafiften , göremedi. Sonra ayrıldı oradan, uzaklara gitti. Ülke ülke gezip insanlara duvarların gereksizliğini anlatmaya başladı. O yıkım gecesinden tam bir yıl sonra geri döndü evine. Dışarı çıktı etrafa bakmak için. Daha çok O'nu arıyordu ama. Duvarın oraya gelince, insanları gördü ve duvarını. Çok daha büyüktü şimdi. Tüm insanlar, mutsuz bir halde, duvarda çalışıyorlardı. Anlamadı başta ama sonra durumu çözdü. Duvarlara ihtiyaç yoktu gerçekten. Duvarcılar lazımdı topluma, etrafa duvarlar ören. Onlar mutlu ediyordu herkesi, kendilerinin mutsuzluğu pahasına. Yapacak bir şeyi yoktu. Giydi tulumunu. Duvarı yapanlara katıldı.
Yorumlar
Yorum Gönder