Beyaz Geceler - 2






       Akşam oldu, gece hatta. Kararsızlığın o tatlı bilmezliğinde yuvarlanıyorum yavaşça. Tam sıkıntı baremini aşacakken aydınlanıyor hava. Niye aydınlandı diye televizyona bakıyorum, saati göstermiyor bana. Kızıyorum, survivor var oysa- survivor'a kızılmaz, o kızar insanlara. Ben de klasik yollara mecbur kılındığım için kötü kötü düşünerek telefonuma bakıyorum. Elektrikler kesilmiş galiba- çalışmıyor saati, sadece bildirimler var, 1990'larda olsa bildiri olurdu, 80'lerde beyanname, 70'lerde deklare, öyle gider diyokrum.Gitmiyor.  Cep telefonları tam zamanında icat edilmiş galiba, normal telefon gibi, antibiyotik gibi ya da her şey gibi. Her şey tam zamanında güzel. Hala saatsizim, hala beyaz gece. Mecburen duvardaki dönem dönem dönen şeye bakıyorum. Öyleymiş daha doğrusu, ben daha hiç yakalayamadım iş üstünde. Evet yanılmamışım, haklıyım her zaman olduğu gibi, akşam geçmiş, gece hatta. Balkona çıkıyorum inadına, korkmadığımı göstermek için. Diğer balkonlara bakıyorum, kimseler yok- kimseler inatçı değil, kimseler cesur değil. Yukarı bakıyorum , ay hala orada. Başka bir hikayede olsa tabak gibi derdim ama bugün biraz üç kağıtçı sanki müstakbel ayımız. Hatta bıyık altından gülüyor. Bıyık sakal, ne ayak diyorum aya. Çıkarıyor gözlerindeki maskeyi. Ayla karıştırdığıma utanıyorum, ayıp yahu diyorum Dostoyevski'ye. Ne zamandan beri yahu kelimesini kullanıyorsun diyor bana babam yaşındaki adam. Nereden tanıyor beni, düşünüyorum. Sonra vaz geçiyorum düşünmekten. Sonuçta Dostoyevski o , herkesi tanıyordur. Bir kulunu çok sevdim, ondan öğrendim diyorum hınzır hınzır. Hınzır ne yahu diyor, atıyor beyazlıkların arasından yıldırımı. Düşüyor hemen yanı başımdaki tavşanın üstüne. Tavşan olmasaydı keşke diyorum, o da kaçmasaydı hikayesinden diyor Dostoyevski. Jeton düşüyor sonra, yıldırım filan. Ak sakallı Tolstoy'du lan diyorum, savaş başlıyor içerde survivor'da. Anna yenge nasıl diyorum, ağzını topla diyor Zeus. Pardon karıştırdım her yer beyaz olunca diyorum, şahsınızı Jüpiter'le. Önemli değil diyor, Ben de yıllardır Hera'yı böyle kandırıyorum. Juno'yla bastı geçen gece beni. Vallahi yok öyle bir şey dedim de inandı hemen diyor. Beyaz ne ayak peki diyorum. Reklam aldık Leningrad'dan diyor Zeus, ruslar artık çok zengin. Ben de zengin olmak istiyorum, Rus olsam da olur diyorum Zeus'a . Hem sen eskide kalmışsın diyorum, prestroyka diyorum, Gorbaçov diyorum, St. Petersburg diyorum. Hiç bir şey anlamıyor. Tanrının da cahili hiç çekilmiyor doğrusu. Küsüyor Zeus,  anlıyor tabi- herkesin özelliği farklı. Benimki balkona çıkmak onunki anlamak . Bir de yıldırım diyor, fırlatıyor yıldırımı yanıma. Tavşan iyice kokuyor artık. Kekik yok mu diyor, giriyorum içeri. Barış başlamış survivor'da. Kekiği getiriyorum. Gitmiş Zeus, annesini de almış yanına. Ay hala orda, hala gülümsüyor bıyık altından. Bıyık yok bu kez , yine mi yanıldım diyorum. Yine yanılıyorum . Acun var bu kez. O ele geçirmiş Zeus'un yerini.Hayrola diyorum, biz de kendi çapımızda Tolstoy sayılırız diyor, o da karıştırmış herhalde benim gibi. Küfrediyorum aşağıdan ona, ne küfrediyorsun diyor. Bilmiyorum diyorum benim normalim bu- sevmiyorum survivor'ı. Mis gibi tavşan koktu diyor, kekikli kekikli. Atsana bir parça. Bekle diyorum içeri gidiyorum. Survivor'da diriliş başlamış. Mutfaktan tuz ve barbekü sosu alıyorum. Sevmiyorum barbekü sosunu da, sevmediğim insanlara veriyorum sadece. Çıkıyorum balkona. Acun kaçmış tavşanı da alıp. Tavşan olmasaydı keşke diyorum. Hava hala aydınlık, gece hala beyaz. Ay yok ama bu kez, güneş var. Niye geldin diyorum, istenmiyorsun burada. Bıyık altından gülümsüyor güneş. Bugün herkes bıyık bırakmış, birisine yaranmak için herhalde. Ayran yok mu yiğenim diyor saygısızca güneş. Ben senin yeğenin değilim diyorum aksi aksi. Ama giriyorum mutfağa, ayran alıyorum . Bakıyorum arada survivor'a , itirafları başlamış. Hep edin dİyip çıkıyorum balkona. Yüzsüz güneş gitmemiş daha. Gözündeki maskeyi çıkarıyor sonra. Lenin'miş. Ama nasıl diyorum. Öyle diyor. Sen eskide kalmışsın diyorum. Yüz yıldır uyuyordum diyor. Acun diye birisi öpüp uyandırdı beni. St.Petersburg oldu diyorum beyazlı geceli senin memleket. Biliyorum diyor, önce oraya gittim karanlıktı, buraya geldim sonra. İçiyor ayranı, daha da beyaz oluyor gece. Neyle boyuyorsunuz diyorum, benimki hep bir kırık oluyor. Aslında inci beyazı daha güzel ama kirli beyaz kullanıyoruz diyor Lenin. Birinci o zaman sizinki diyorum, gülüyor. Sevmem güneşi ben, Lenin için daha karar veremiyorum ama. Kefir yok muydu beyim diyor. Bey değil bay diyorum ve içeri koşuyorum. Survivor'da Anna Karanina, İvan İlyiç'i boğuyor. Hep şiddet diyorum kadına. Kadın yok diyor, eskiden ben mülayimdim, bu havalar böyle yaptı beni . Tamam deyip alıyorum kefiri,  koşuyorum geceye. Gitmiş Vladimir. Sakallı birisini bırakmış yerine. El elden üstündür diyorum , veriyorum kefiri ona. Budala diyor bana sakallı adam. Buyur diyorum, tanımıyorum onu, genç daha. Karamazov kardeşleri yazmamış henüz. Neden beyaz diyorum sonra, öyle olması gerekti diyor. Korktun mu hiç diyorum. Gece, kim korkmaz diyor. Beyaz olsa bile mi diyorum. Beyaz olsa bile diyor. Anlıyorum, onu ve içini. Tamam diyorum . Kefiri içiyor, dudaklarının kenarı beyaz oluyor hava gibi. Dudakların diyorum yalıyor. Sakallı adamlar da yalarmış diye düşünüyorum. İster misin daha diyorum , yok diyor. Votka uzatıyor bana, şimdi içilmez ki aydınlıkta diyorum . Basıyor düğmeye , kapatıyor ışığı. İçiyoruz beraber. Düşüyor sonra yere, sonra da altına. İçeri giriyorum ben de sonuçta yendim geceyi. Survivor bitmiş. Seviniyorum, yatıyorum.

Yorumlar