Aynalı Hikayeler- 3


Hiç sevmiyorum onu. Geçen ay gördüm ilk kez. Hani şu yerlerde gezmeme, hapishanemden çıkmama ilk kez izin verdikleri gün. Nasıl sevinmişti koca aptal, yerde ilerliyorum ya. Kadının da ödü kopmuştu bir yere çarpıcam diye. Neyse kazasız belasız ilerlerken çıktı karşıma aptal cüce. Benim gibi yerdeydi o da. Salak salak bakıyordu bana. Tabi fazla uzağı göremiyorum, iyice yaklaşmak zorunda kalmıştım piçoza. O da bana yaklaştı bi bok varmış gibi. İkisi de güldüler, anneyle bu-ba-be sesleri çıkaran o adam. Konuşabilsem küfredecektim de, sinirli sinirli bakmakla yetindim sadece. Benim güleceğim zamanlar da gelecekti nasılsa. Şimdi aşırı tepki vermenin yeri yok. Usulca ona bakmıştım. O da kızgındı. Bana herhalde. Hiç bir şey demedim (Anlayamayabilirdi belki, beyin fonksiyonları fazla gelişmiş birisi olduğunu zannetmiyorum) Pis pis baktım. O da bana baktı aynı pislikte. İşte o günden sonra soğuk savaş başlamıştı aramızda. Evin hakiminin kim olacağını zaman gösterecekti. Zaten bu dünyaya geldiğimden beri hiç bir şey düzgün gitmemişti ki. İlk zamanlar ne güzeldi, sıcak sıcak kendimle barışık yaşıyordum. Biraz karanlık ve nemli de olsa benim evimdi orası. Gerçi kokuyordu da. Biraz da gürültülüydü. Üff, tamam, fazla matah bir yer değildi ama en azından parmaklıklar yoktu. Acayip hareketler yapan insanlar da. Sürekli ağzımı memesine yapıştırmaya çalışan, anne adı verilen sapık kadınlar da. Seni öldürmeye çalışan garip üçüncü tekil şahıslar da. İşte o nefessizlik hissi ve maskeli bir şerefsizin tokadı o mutlu günlerimin sonu olmuştu. Başlarda idare ediyordum, sterildim en azından bir parça. Yani samimiyet adı verilen o vıcıklıktan hiç hoşlanmam normal olarak. İşte bir kaç gün sonra değişik değişik kafalar sürekli üstüme gelmeye ve yalamaya başladığında neler hissettiğimi anlayabiliyorsunuzdur. Gündüzki onca yalap şalap, elden ele dolanma gibi faaliyetlerden sonra gece de parmaklıklar arasına atıyorlardı beni. İşte ilk özgür kaldığım gün onu gördüm. Benden daha uzun olmamasına rağmen o hapiste değildi. Keyfi yerinde gibiydi. Sanki evin efendisi gibi takılıyordu. Sonra her gün birbirimizi kollar olduk, sanki ikimiz de birbirimizin açığını arıyorduk. Bana hiç fırsat vermiyordu normalde, ama ben de dikkatliydim çok. Belki biraz daha iyi niyetli olsaydı arkadaş olabilirdim, ama yok tam bir pislikti. Bir ara elimdeki topu bırakıp onunkini almaya çalışınca o da arkasına sakladı hemen, el kol hareketi yaptı sonra bana. Adeta zevk alıyordu yamuk yapmaktan. Şu sürekli kuyumu kazmaya çalışan kızdan bile daha fazla nefret ediyorum bundan. Hiç olmazsa gerektiğinde ağlayıp dövdürebiliyorum anneye onu. Neyse bugün emelime ulaşacağım sonunda. En ince ayrıntısına kadar planladım. Dün, bütün gece ağlayıp uyutmadım hiçbirini. Bugün kıyıda kenarda sızıyorlardır herhalde hepsi. Fazla yaklaşmayacağım. Hiç göremeyecek beni. Şu yemekteyken yürüttüğüm koca kaşığı da fark etmediler. Yemek yerken mavi olanı çok fırlatmıştım. Bu daha ağır tabi, ama bunu da atabilirim herhalde. Evet, hiç ses yok. Tavşanla oynadığımı sanıyorlar herhalde, ne yapayım ben tavşanı ya. Delikanlı adamım ben, öyle tavşancık kaplumbağacık filan sökmez bana. Kahvaltıda tavşan haşlama yerim normalde de işte dişlerim çıkmadı daha. Ha, uzakta oyalanıyor daha. Kim bilir ne fitne şeyler kuruyordur şimdi. Bu beni son kez görüşün olacak fücur cüce. En beklemediğin an, işte al sana.

- Metinnnn , cam kırıldı sanki , hemen bebeğe bak.

Yorumlar