Saçmaya Dair





    Saçma şeyler yapmadan da saçma olabilir mi insan? Ya da saçma şeyler yazmadan da? Aslında hayatımızda karşılaştığımız tüm saçmalıklar, saçma olmak için bir gayret sarf etmeyenlerden çıkmaktadır. "Bu da ne yahu?" diyecek bir çok olayla karşılaşırsınız, günümüz Türkiyesi'nde yaşıyorsanız ve hala yahu kelimesini kullanan biriyseniz. Her gün gazeteye ya da internete baktığınızda, ya da işte Survivor'dan fırsat bulup haberlere göz attığınızda onlarca şey görürsünüz daha önce aklınıza bile gelmeyen. Başta dramatik, hüzünlü ya da sadece komik gelen bu şeylerin saçma da olduklarını kavrarsınız bir süre sonra. "Böyle bir şey olabilir mi başka bir ülkede" diye kendi kendinize söylenmişsinizdir elbette. Sonra paylaşırsınız bir şekilde, elinizle ya da dilinizle. Sonra da unutursunuz. En önemlilerin unutulduğu bir dönemde, en saçmaların unutulması kaçınılmazdır haliyle. Bu kadar saçmanın olduğu bir yerde, saçma bir şeyler üretmek için çaba göstermek da aşırı saçma gelebilir. Öyle olduğu için yapıyorum zaten ben de. Normal şeyler normal insanlar mottosuyla başlardım bu işe, eğer normal bir şekilde dergi filan çıkarsaydım. Normal olduğumu iddia etmedim ama ben hayatımın hiç bir döneminde. Tutarsızım ben ve şu an bile bunun gururu ile yaşıyorum normal olarak. Benim tutarsızlığım belki de aşırı normal olmamda. Delilik ile dahilik arasındaki sınırın negatifinde yaşıyorum ben kara kara. Saçmalık ve normalliğin arasındaki sınır benimki. Ama orada bir sınır olduğundan bile haberdar değilim. Birisi bir metin içinde birinci tekil şahsı ne kadar çok kullanırsa, o kadar ukala olduğunu anlayabilirsiniz. İşte ben de saçmalığım konusunda ukalayım epey. Tevazu gösteremem hiç, kelimenin nasıl yazıldığından emin olmasam da. Ama saçma insanlara kimse bulaşmaz zaten, onlar istediklerin de birleşik yazılan de'leri ayırır, gerektiğindede tekrar birleştirir. Delidir ne yapsa yeridir der eski toplumlar, ya da az gelişmiş yaşam formları, en sevdiğimiz bilim kurgulardaki uzaylıların deyişiyle. Sever böyle toplumlar delileri. Saçmaları değil ama delileri. Onlar kendilerinin içinden gelen çıldırma isteğine gem vurmuşlardır yüzyıllar boyunca ve serbest bırakanları görmek hoşlarına gider. Acımayla karışık bir kıskançlık vardır içlerinde hep. İnsan kıskanan hayvandır , her şeyi kıskanır. Normalde serbest bıraksam sizi şu an, yarım saatte gördüğünüz her şeyi kıskanabilirsiniz. Kendini çok üstün zanneden batılı toplumlardan, tüm egolarından arınmış tibetli rahiplerden de olsak, ya da arap şeyhi, amerikan başkanı veya türk memuru olarak kalsak yine de kıskanırız her şeyi. Özümüzde var çünkü. Sadece bazılarımız bunu dışarı vurmamak üzere fazla çalışmış. İşte  normalde o delilerin bizi kıskanması gerekirken, biz kıskanırız onları etrafa fark ettirmeden; özgürler çünkü. Ben ama, negatifinde yaşıyorum o sınırın normalde. Kimse saçmayı kıskanmaz. Herkes anlatır ve unutur. Kimse saçma olmak istemez çünkü. İşte her gün her yerde gördüğümüz, o olaylara dahil olmak istemez. Anlatılmak istemez böyle bir şekilde. Hatta böyle insanlar için çeşitli yakıştırmalarda bulunur. Geri zekalı, beyinsiz, öküz, işte insanların kendilerinden olmayana verdikleri isimler. Kendilerinden olmayana, ya da anlayamadıklarına. Anlamak için çaba göstermediklerine. Saçmaları demiyorum, diğer çaba göstermedikleri. Kısaca her gün kötü bir isim taktığımız insanları düşünürsek, anlarsınız kim olduklarını. Herkes için farklıdır çünkü. Ama saçmalar herkesin ortak paydasıdır. Herkes için gerizekalıdır onlar. Beraber gülerler olayın içinde kendileri yoksa saçma olan şeye. Ve beraber unuturlar sonra. Sonra, sonra tekrar birbirlerine sataşmaya başlarlar. İşte bu yüce ve uhrevi düzen içinde saçmaların çok büyük önemi vardır dersem saçma olurum biliyorum. Çünkü bir işe yaramazlar, yaramayız biz. Sadece bir durumdur saçmalık, maddenin gizli hallerinden biridir. Madde saçma hale girince şekli bozulur. Bulanık bir duruma geçer. Ayırt edilemez fazla. Zaten insan o hali görünce inanamaz başta. Olmaması gerek der böyle, sonra saçma diye geçiştirir. Tarih boyunca yaşanmamış kabul edilen her şey saçmadır. Bu da saçma bir argüman olduğu için örnek vermek istemiyorum. Çok açıldığımın farkındayım her şeye rağmen, o yüzden baştaki soruya geri dönüyorum. Saçmalıklarla dolu bu dünyada saçma olmak için gayret göstermek niye? Başım göğe mi eriyor? Saçma ile ilgili daha kimsenin fark etmediği bir nobel ödülü mü var? Bilmiyorum. Verilecek en iyi ve en saçma cevap bu olurdu. Yani bence saçma, insanın kendine yakışanı yapmasıdır, daha apolitik ve seyirci/okuyucu/dinleyici odaklı bir cevap ama benimki değil. Benim tek cevabım var, o da bilmiyorum. En sevdiğim ve bir yerlerden kaçarken hep yanıma aldığım cevap. Bir şeyi bilmemekle gurur duyan belki sadece benim. Ama seviniyorum bilmediğim için. Her şeyi bilen insanların bu kadar çok olduğu bir dünyada, saçma olanlar dahil, hiç bilmemek  ayırt edici bir özellik belki de. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp diye atasözleri ile bana saldırıda bulunmaya çalışan insanlara bile cevap verebiliyorum böylece. Bilmiyorum, bu saçma dünyada neyi öğreneceğimi. Bilmiyorum burada ne kadar kalabileceğimi. Bilmeme gerek olmadığını düşünüyorum hiç bir şeyi. Saçma olmak hoşuma gidiyor, normal olsam da. Tutarsız diyebilirsiniz bana , öyleyim de ama neden saçma sorusuna verilecek tek cevabım bu: Bilmiyorum.

Yorumlar