Sessizliğin alıp başını gittiği akşamların başkasıydı sadece. Duvarcı, artık duvarcı olmak istiyor muydu bilmiyordu gerçi, yine her gün yaptığı şeyi yapmak üzere yaklaştı duvarına. 9-5 çalışan insanlara özenmemişti hiç, ama son zamanlarda biraz sıkıcı geliyordu her şey. Yoksa her zaman mı sıkıcıydı bilmiyordu. Güneşin hep doğudan doğduğu bir dünyada ilgi çekici ne olabilirdi ki fazla. Şimdi normal bir kalabalık içinde olsa, belki iş arkadaşları ya da patronu vb., bugün iyi değilsin derlerdi kendisine. Git bir doktora ya da psikiyatra ya da neyse. Öyle bir toplumda kendisine depresyon yaftası bile yapıştırılabilirdi. Burada, kendi dünyasında, insanların milyonda bir gördüğü hastalıklar, orada, gerçek dünyada, her 4 kişiden birinin başına geliyordu belki. 1000 yıl önceyi düşündü, hatırlamaya çalıştı. Kendisi var mıydı bilmiyordu o zamanlar. Şu ay filmindeki adam gibi kendini bildi bileli burada duvar yapıyordu o da. Hep orada olduğu vardı beyninde. İşte bin yıl önceki insanların acaba böyle bir lüksü var mıydı, depresyon ya da ilgi eksikliği gibi şeyler. O zamanlar değişik şekillerde mutlu olabiliyordu herhalde. Gerçi duvarcının eskiye ilişkin olan anılarında hiç mutlu olma ya da benzer hisler yoktu. Son bir kaç ay, işte mutluluk içeren şeyler bu aralar vardı sadece. Buna da alışmıştı. Ama kötü bir şeydi, bir şeye alışmak. Hayatı boyunca duvardan başka bir şey görmeyen bir duvarcı bile bunu söyleyebiliyorsa, orada gerçek dünyada yaşayan insanlar ne yapacaktı. Bu günlerde bu gerçek dünya masalına da bayağı kafayı takmıştı, her şeyden sıkılmasıyla paralel bir şekilde ilerliyordu bu da kafasında. Dünya bir an dursa ne olurdu diye düşündü, hayır o başka bir zamanın şarkısıydı. Tıpkı kendisinin başka bir evrenin duvarcısı olduğu gibi. Sürekli duvar ören birinin duracağını düşünemezdi kimse kendisini seyreden- gerçekten var mıydı onu şu an gözleyen Truman Show'da olduğu gibi? Yoksa uyumuş muydu herkes? Duvarın üstünden yıldızlar görünüyordu. Neyse ki hiçbir zaman yıldızları saklaması istenmemişti kendisinden. Kimse yoktu etrafında. Gökyüzüne baktı ve ciğerleri patlayıncaya kadar bağırdı. "İstemiyorum"
Sessizliğin alıp başını gittiği akşamların başkasıydı sadece. Duvarcı, artık duvarcı olmak istiyor muydu bilmiyordu gerçi, yine her gün yaptığı şeyi yapmak üzere yaklaştı duvarına. 9-5 çalışan insanlara özenmemişti hiç, ama son zamanlarda biraz sıkıcı geliyordu her şey. Yoksa her zaman mı sıkıcıydı bilmiyordu. Güneşin hep doğudan doğduğu bir dünyada ilgi çekici ne olabilirdi ki fazla. Şimdi normal bir kalabalık içinde olsa, belki iş arkadaşları ya da patronu vb., bugün iyi değilsin derlerdi kendisine. Git bir doktora ya da psikiyatra ya da neyse. Öyle bir toplumda kendisine depresyon yaftası bile yapıştırılabilirdi. Burada, kendi dünyasında, insanların milyonda bir gördüğü hastalıklar, orada, gerçek dünyada, her 4 kişiden birinin başına geliyordu belki. 1000 yıl önceyi düşündü, hatırlamaya çalıştı. Kendisi var mıydı bilmiyordu o zamanlar. Şu ay filmindeki adam gibi kendini bildi bileli burada duvar yapıyordu o da. Hep orada olduğu vardı beyninde. İşte bin yıl önceki insanların acaba böyle bir lüksü var mıydı, depresyon ya da ilgi eksikliği gibi şeyler. O zamanlar değişik şekillerde mutlu olabiliyordu herhalde. Gerçi duvarcının eskiye ilişkin olan anılarında hiç mutlu olma ya da benzer hisler yoktu. Son bir kaç ay, işte mutluluk içeren şeyler bu aralar vardı sadece. Buna da alışmıştı. Ama kötü bir şeydi, bir şeye alışmak. Hayatı boyunca duvardan başka bir şey görmeyen bir duvarcı bile bunu söyleyebiliyorsa, orada gerçek dünyada yaşayan insanlar ne yapacaktı. Bu günlerde bu gerçek dünya masalına da bayağı kafayı takmıştı, her şeyden sıkılmasıyla paralel bir şekilde ilerliyordu bu da kafasında. Dünya bir an dursa ne olurdu diye düşündü, hayır o başka bir zamanın şarkısıydı. Tıpkı kendisinin başka bir evrenin duvarcısı olduğu gibi. Sürekli duvar ören birinin duracağını düşünemezdi kimse kendisini seyreden- gerçekten var mıydı onu şu an gözleyen Truman Show'da olduğu gibi? Yoksa uyumuş muydu herkes? Duvarın üstünden yıldızlar görünüyordu. Neyse ki hiçbir zaman yıldızları saklaması istenmemişti kendisinden. Kimse yoktu etrafında. Gökyüzüne baktı ve ciğerleri patlayıncaya kadar bağırdı. "İstemiyorum"
Yorumlar
Yorum Gönder