Ben
bugün yoksunluk krizi çekmenin ne olduğunu öğrendim ilk defa-
Hayatın nasıl döndürdüğünü biliyordum gerektiğinde dünyayı.
Böyle günlerde daha yavaşlatacağını zaten dün geceden tahmin
etmiştim. Tedbirimi almıştım ama. Süper hızlı zaman kovalama
cihazımı sırf bugünler için tutuyordum cebimde. O zamanı
kovaladıkça aman daha çabuk kaçıyordu benden- dünya daha hızlı
dönüyor gibi gelecekti herkese böylece- hepimiz kazanacaktık. Ben
hayatımın durduğu süreyi azaltacaktım. Dünyadaki diğer
insanlar da , bir sebep bulurlardı herhalde sevinmek için. Ama
olmadı. Her zaman bir şey ters gider zaten. Ama bu kez gitmemişti.
Kovalamaya başlamıştı cihaz, zaman hiç olmadığı kadar hızlı
koşmaya başlamıştı. Ama sanki ben ters tarafa doğru koşuyordum.
Dün geceki zamanın durduğu ana doğru. O kadar çabalasam da ayak
uyduramıyordum. Bir şey yapmalı diye şarkı söylemeye başlarken
sabah çöpçülerinin yanından geçtim. Hepsi bana el salladılar.
Erkin Korayın milli marş haline gelmiş şarkısını
söylüyorlardı. Baktım benim aşkım duruyordu yerinde daha-
süpürülmemişti. Ben de el salladım haliyle ve devam ettim geriye
doğru. Bırakmıştım artık kendimi - aşkım yerindeyse hala
belki son unikornun da yaşama ihtimali vardı. Ondan öğrenmiştim
ben tekboynuzların şansla şansızlık arasında duran köprü
olduklarını yaşadıkları dönemde. "O" deyince bile
tekboynuzdan daha fazla heyecanlanıyordum. Buluşmak istiyor muydum
bilmiyorum ama deli gibi seviyordum onu. Kıramamıştım hayatım
boyunca kum saatlerini ben. Onun ince beli benim gidiş gelişlerim
olmuştu hep. Yaklaştıkça dün akşama girdap gibi çekmeye
başlamıştı beni sonsuz döngü. Hayır- onu düzgün bir hayata
bırakmam lazımdı. Olmayacak kısır döngüye değil. Yüzmeye
başladım zamanın sıcak kumlarında. Evet yavaş yavaş gıdım
gıdım ama kararlı bir şekilde uzaklaşmaya başlamıştım.
Başarıyordum evet. Ta ki o ince tatlı sözü duyana dek "İyi
misin?" Sonra kendimi bıraktım ben.
Yorumlar
Yorum Gönder