Bir şeyler yazmaya çabaladı. Becerebileceğini sanmıyordu. Başı ağrıyordu. Son günlerde fazlasıyla oluyordu bu. Normalde beceremediği bir şeyi bu halde düşünmesi de saçmaydı doğrusu. İlerliyordu gece. O bakıyordu bilgisayara. Çok uzaklardaki birisini düşünüyordu aslında. Ona güzel şeyler söylemeyi başarabilir miydi acaba? Bilmiyordu. Kendiliğinden güzel şeyler söyleyen birisi değildi aslında o. Motivasyonsuz karpuz bile kesemezdi. Başı da ağrıyordu bu akşam. Düşündü. Geçmişinden bir şeyler hatırlamaya çalıştı. En iyi yaptığı şeyi yapabilirdi belki. Kopya çekebilirdi, yaşanmış/yaşanmamış tüm hikayelerden. Onlar zaten kendisi için değil miydi. Peki anlatacağı şeyi bilen olma ihtimali. Bir kılıf uydururdu nasılsa. Postmodernizm kendisi gibiler için yaratılmamış mıydı nasılsa. Ogün okuduğu/dinlediği şeyleri hatırlamaya çalıştı başta. En yakın olan en kolaydı. Amok koşucusundan bir pasaj vardı bir, Tutunamayan bir parça, körleşmenin önsözü- Ferhat ile Şirin. Olabilir mi? Bakalım, hemen herkesin bildiği bir şeyi nasıl anlatacaktı ki kendine göre. Kalktı, bir kahve aldı. Bir şeylerin içinde girmeye çalıştı. Daha fazla ağrımaya başlamıştı. Nasıldı. Amasya, eski zamanlar. Bey filan var. Kızı da var. Müzik yardımcı olabilir belki diye düşündü. Açtı. Göz yaşlarımızı bitti mi sandın. Özleye özleye kavuşan çift, ölen ferhat/şirin ikilisine uymuyordu- veronada olsun amasyada olsun masallarda çiftler buluşamıyordu hiç. Gerçekte nasıl ki diye düşündü. Çok şey vardı dünyada- çoğu da kötü. İstatistiği severdi. Hemen başladı kafa yormaya böyle şeylere. Dünyanın yarısı erkek olsa diye başladı, Çocuk, ölü yaşlı vb. yarısı evli ya da sevgilidir herhalde . bu yarımın yarısı en az tanımadan evlenmiştir çin hindistan arabistan rusya fark etmiyor böyle oluyor çoğunlukla. Saçmalıyordu. Sayılar hiç bir zaman gerçekleri söylememişti ki ona şu ana kadar. Biliyordu aslında gerçek olanlar o masal dediği şeylerdi. Dünyadaki çok az insan , gerçekten çok az- seviyordu gerçekten birbirini ve beraberdi. Evet yalnızlık ömür boyuydu kalan milyarlarca için. Kimdi ki kendisi bu milyarlardan daha iyi ya da şanslı olduğunu iddia ediyordu. İçi karardı yine. Oralarda bir yerlerde diye düşündü beni sevdiğini düşünen /sanan inanan işte neyse birisi var. Ben de öyleyim kendimin ne olduğumu bilmesem de tam. Ama hep yalnızlık vardı sonunda, öyle diyordu şarkı. Ya yalnızlık ya da ölüm ferhat ya da şirin ya da romeo ya da herkes gibi. Kelimeler yeterdi belki avunması için . Ama çıkmıyordu ağzından hiçbir şey. Parmakları yazamıyordu hiç bir şey. Aktı, şahit olacak bir yıldızı bile yoktu yanında. Belki de hayatı boyunca olmayacak bir şey için çabaladığını düşündü. Sevgi. Böyle diyince saçma geliyordu. Var mıydı gerçekten. Hormonlardan öte bir şey miydi. İnsanın kendisini inandırması mıydı yoksa aptalca. Her şeye olduğu gibi. Nasıl anne karnında dünyası o kadarsa bebeğin, bizim de dünyamız bu kadar mıydı. Göreceli miydi her şey? Başka birisi olsa , başka birisi olarak doğsa daha mı kolay olacaktı her şey? Yeniden doğsa ister miydi başkası olmak belki? Beceremiyordu yazmayı işte. Saçmalıyordu ne kadar uğraşırsa uğraşsın. Saate baktı, onbir buçuk olmuştu bile. Kapattı gözlerini uyumasa da. Öpecek birisini bekledi başını. Güneş doğup batıyordu. Burada olsa severdi diye düşündü. Beraber denizin maviliğine bakmayı düşündü.Şiirleri, şarkıları, masalları düşündü. Beraber dinlediklerini. Sonra gerçeği düşündü. Uyumadı bir daha. Hep düşündü.
Yorumlar
Yorum Gönder