İnsan
karşısındakinin anlayabildiği kadardır demişler miydi yoksa ben
mi uyduruyorum bu saatte. Demişlerse bile şöyle değiştireyim ben
onu. İnsan karşısındakinin sevdiği kadardır. Ne eksik ne fazla.
Aşktan yavaş yavaş çoğalır, en tepeye kadar yükselir. Coşkusu
maksimumdadır. Sonra kum saati gibi yavaşa yavaş sıfırlanır
insan. En kötüsü de bitmeye 5 kala içerde kalan kumların
çırpınışlarıdır. Hayır ben gitmek istemiyorum . seni
istiyorum seninle kalmak istiyorum der gibi ayrılamaz. Arada kendini
dolu sanar. Kum daha hiç bitmemiş gibi davranır, coşar eğlenir
yukarıda. Ama etrafındaki iki üç zerre ile yaşadığının farkına
vardığı zaman daha bir çöker. o zaman anlar karşısındikinin
kendisini sevmediğini insan - sadece kaldığını- gidemediği için
kaldığını. en kolayı bitmektir tamamen . Ama o da olmaz hiç. Hep üst tarafın dibinde sıkışır kalır. Bitmiştir sevgi- ama
zorunluluk kalmıştır. Peki orada tepedeki kumların arasında kalan
gençlerimize ne tavsiye edeceksiniz? Doya doya ağlamak lazım -
utanmadan- içine atmadan sebep göstermeden ağlamak rahatlamak -
böylece kum saatini kırabilir tüm kumları dağıtabilirsiniz. Ve böylece tekrar başlayabilirsiniz insanları sevmeye
Yorumlar
Yorum Gönder