O gece de diğerleri gibiydi, ne eksik ne fazla. Havada akşam serinliği, ay yarım hali dördüncüsünü arıyor okeye, yıldızlar yüzyıllardır şair/yazar diye adlandırılan güruha ilham verdiklerini bilir gibi göz kırpıyorlar sürekli. Ve duvarcı devam ediyor duvara, abartısız ama düzgün, telaşsız ama hızlı, yetersiz ama mükemmel. Bir tuğla , bir tuğla daha. Yorulmuştu sanki, durmadan çalışıyordu akşamdan beri. Gözü bir şeye takıldı. Işık gibi bir şey geliyordu duvarın arkasında bir yerden. Dürbününü aldı dikkatle incelemek için (Dürbün duvarcı ekipmanlarının en vazgeçilmezlerinden biridir. Duvarcılar hayatları boyunca bu işte çalıştıklarından gözleri inanılmaz derecede bozuk olur, uzağı görmek için gözlükler de yetersiz kalır. O yüzden her duvarcı duvar arkasında bir şeye dürbünle bakar. Duvarcılara latincede myoopismurairus, türkçede de dar görüşlü denmesinin sebebi de budur) Küçük şirin bir duvar yapılıyordu az uzakta. Işıklı, renkli, değişik şeylerden oluşmaya çalışan bir duvar. Hansel ve Gretel'deki cadının evi gibiydi. Sinirlendi, böyle duvar mı olurdu, kendisini uzman addediyordu yıllardır bu işle uğraştığı için. Tüm inceliklerini biliyordu duvar işinin. Ama böyle bir şey görmemişti sanki. Midlake'den Roscoe'yu açıp, duvara devam etmek istedi. Ama gözü sürekli kayıyordu artık küçük duvara. Kendi kendine büyüyordu sanki zamazingo.Yo, bir el gördü arada duvarın üstüne bir şeyler koyan. Duvarın şirin olmasının sebebi anlaşıldı diye geçti içinden bir an. Ama hemen kötü düşünceleri attı kafasından.Sonra bir yüz gördü. Durdu o zaman. Roscoe bitmiş Acts of Men başlamıştı. Düşüncü erkeklerin neler yapabileceğini , nelere kadir olduklarını, daha binlerce şeyi. Düşündüğünü sanıyordu hepsini ama aslında tek şey vardı aklında o yüz. Kendisine gitgide yaklaşan o yüz. Gitgide yaklaşan mı? Birden fark etti, Kız ona doğru koşuyordu. Heyecanlandı, anlamadı ama , bir şeyler diyordu kız. O da koşmaya başladı, yaklaşınca anlamaya başladı yavaş yavaş. Böcekler diye bağırıyordu kız. 1-2-3-4-5-6-7 tane , hatta daha fazla. Öğrenmemişti galiba yediden sonra saymayı. Duvarcılar oysa ondört milyon yüzseksenikibinkırkikiye kadar saymasını bilirlerdi. Hemen çözdü durumu, böcek sorunu vardı o küçük şirin duvarda. Kendi duvarlarında hiç olmazdı, çünkü duvarcılar mezun olmadan önce bir yıl boyunca ziraat fakültesinde staj yaparlar ve duvarların tepesinde istila hazırlığındaki böcekleri uygulamalı olarak yok ederlerdi. Duvarcı bu işte o kadar başarılı olmuştu ki, kendisinden sonra duvarcı stajı bitirebilmek için üç yıl yeni böcek oluşumunu beklemişti. Kıza yaklaştı parmağı ile dudaklarını kapadı. O temas esnasında hissettikleri yıllar sonra bile çıkmayacaktı ruhundan. Değişik ve çoğu şekerli şeylerden yapılan duvara doğru koştular ikisi de. 15 dakika içinde tüm duvar böceklerinden arınmıştı. Kız ona minnet dolu bir bakışla bakıyordu. Duvarcının bakışlarındaki duygunun ne olduğunu duvarcının kendisi bile bilmiyordu, gurur olmadığına emindi, heyecan da değildi. Keder belki ama başka bir şeyler daha vardı. Gülümsedi kıza. Duvarına doğru yürümeye başladı yavaş yavaş. Kendi duvarına yaklaştığında, üst kısımlarının komple yıkıldığını, alt kısımların da parça parça döküldüğünü gördü. Duvarcı ise sakince yürümeye devam etti, hala gülümsüyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder