17 GÜN ÖNCE
Ne oldu bana öyle , diye baktı
Şanlı etrafına. En son hatırladığı iki alakasız, B-film
denilen filmlerden ya da çizgi romanlardan kaçmış güneş
gözlüklü tipin Nihan'ı götürmesiydi bayıltarak. Başta
anlamamıştı kaçırdıklarını. Nihan'a bağırmıştı, "Nereye
gidiyorsun . Birazdan gelir insanlar. Ara verecek zaman değil."
Garip bir şeyler olduğunu anlamaya başlamıştı adamların teki
kendisine doğru gelirken. Ama sabah sabah AVM'nin ortasında başka
bir şey olacağına beynini inandıramamıştı. Adam elini cebine
atınca tırsmıştı gerçi, kaçmak istemişti bir an. Ama ağız
spreyivari bir şey çıkartınca rahatlamıştı. Ki en son da onu
hatırlıyordu işte.
Kesin kaçırmışlardı. Başka bir açıklaması
yoktu. Kim bilir ne gibi işlere karışmıştı bu sarı kız. Tekin
biri değildi herhalde. Belliydi zaten halinden, tavırlarından.
Normal bir insanı kaçırırlar mı işte teröristler ya da illegal
örgütler. Kesin bir şey vardı onda. İyi ki fazla yakınlık
kurmamıştı. Zamanında sütten ağzı yanmış olmasa belki, kıza
kapılıp gitse şimdi, kim bilir nerede olacaktı şimdi. Hem niye
illegal bir şeyler olsun ki. Belki de devletin bir kurumuydu.
Filmlerde de böyle olmuyor muydu? Mesela Siyah Giyen Adamlarda. Gerçi
hatırlıyordu her şeyi , sıktıkları şey unutturmaya yönelik
bir şey değildi herhalde. İşte ülke koşulları, kemer
sıkmalıyız toplu olarak diye düşündü. Adamlara siyah
takım elbise bile alamamışlar.
Büyükşehirin olabilir miydi? Bir
an düşündü ve tırstı. Sonra aklına gazetede okuduğu bir
haber geldi. Evet kesin Devletti, Çevre ve Şehircilik Bakanlığında
gizli şeyler oluyor diye yazıyordu bir okur temsilcisi. Polisi
aramaktan vaz geçti, ülkesiyle bir kere daha gurur duydu. Aramızda
bulunan teröristleri böyle, halkı paniğe sevk etmeden sessiz ve
derinden elimine edebiliyorlardı. Karşıdan gelen o patavatsızı
gördü sonra. Uff, ona ne diyecekti. Bu da kesin teröristti. Adı
bile belli değildi. Ya da belki?. Evet İngiliz ajanı da olabilirdi ,
sonuçta Gordon kendi adı da olabilirdi. Evet kesinlikle öyleydi.
İhbar etmeliydi bir yere .
"Güzel sabahlar Şanlı Bey" Kesin ajandı, Ankara'da insan birbirine güzel sabahlar diler miydi
hiç. " Nihan'a bakmıştım. Yok mu?" "Nerden bileyim
ben Nihan'ı. Sekreteri miyim? Telefon diye bir şey var, arasana! Niye
geliyorsun?" "Ama sabah burada olacağını söylemişti."
" Bilmiyorum işte zorlama, belki de köyden akrabaları
gelmiştir. Biliyorsun çok bağlı akrabalarına. ayrılmıyor hiç."
Ne diyordu , saçmalamaya başlamıştı iyice. Uydurma yeteneği
yoktu hiç . Birden kasanın üstünde bir zarf gördü. "Gordon'a
" yazıyordu zarfın üstünde. Başından savması lazımdı.
"Onu görmedim ama burada mektup bırakmış sana. Zaten atıldı
artık işten . Bu saate kadar gelmeyen elemanı ne yapayım ben.
Görürsen söylersin. Yanındaki adamlara da herhangi bir şikayetim
olmadığını iletip saygılarımı sunarsın. Hadi bekleyen
müşteriler var. Fazla meşgul etme "
Neyse, zekası
sayesinde bu zor durumdan da kurtulmuştu. Bugün fazla çalışacaktı
mecburen. Hep o Nihan olacak devlet düşmanı yüzünden. Zaten
sabah çıkarken bugün bir aksilik olacağını fark etmişti. Fazla
kırmızıydı sabah. Ters olurdu kırmızı günler. "Hadi
çabuk, Nihan da çıkmış zaten" diye bağırdı arkaya
sonra.
Yorumlar
Yorum Gönder