17 GÜN ÖNCE
O pazar sabahı Ankara'da doğan
güneş başka güneşlere benzemiyordu sanki diye düşündü Nihan.
Daha önce çok güneş görmüştü , evet ama hiçbirinde bunun
kadar çok kırmızı yoktu. Hatta bir keresinde İstanbul'a giderken
trende bir çocuk gözlerinin içine bakıp, "Senin gözlerine
her baktığımda içimde binlerce güneş doğuyor " dediğinde, saçma bulup hunharca alay etmişti
çocukla. Şimdi bu güneşi
görünce o çocuğu hatırladı nedense tekrar. Neredeydi acaba
şimdi, ismini bile sormamıştı.
Saatine baktı. Geç kalıyordu.
KFC'de çalışmaya başladığından beri bu saatte uyanmaktan bir
garip olmuştu. Tekrar güneşe baktı, daha normaldi. Şansına AVM
yakındı da, 25 dakika sonra oradaydı. Zor şeydi bu ya. Sabah
temizlik , müşterileri çekmek, patronu çekmek, müşterileri
çekmek, iş arkadaş denilen yılışık tipleri çekmek,
müşterileri çekmek, temizlik sonra, hayattan başka bir günü
kaybetmek- 4'e kadar çalışsa da çok yoruluyordu. Annesi zorla
çalıştırıyordu, yoksa imkanı yok kalmazdı burada. Yok yaz
periyodunda hayatı öğrenmesi gerekmiş de, sorumluluk sahibi
olması gerekmiş de, hep boş şeylerdi.
Gözleri etrafta birisini
aradı. Biliyordu aslında, içten içten Gordon'u görmeyi umuyordu.
Orada olduğu zaman önemsemiyormuş gibi yapıyor, ama olmayınca da
canı sıkılıyordu hep. Belki de bu işe sırf onun için
katlanıyorum diye düşündü bir an. Sonra kendine geldi ama. Hiç
alakası yok, o orta asya kaçkını ayakkabıcı mı hoşuma
gidecek. Hiç alakası yok. Gerçekten buna inanıyor muydu kendisi
de bilmiyordu ki. Ne zaman tanımıştı onu. Aslında hala tanıdığı
söylenemezdi. O kadar sormasına rağmen ismini öğrenememişti.
Gordon diyordu hep. Çoğu şeyi bilmiyordu. Bir tek gözleri çok
tatlıydı. Bir de konuşunca başı dönüyordu Nihan'ın.
Ama ilk 3
hafta önce görmüştü. Kendisi de fazla eski değildi. İki buçuk
aydır insanların kahrını çekiyordu. Ankaralıların genel olarak
saygısız olduklarını biliyordu ama en azından AVM'ye gelen bu
insan güruhunun kendisine emir vermeden konuşabilmesini beklerdi.
Neyse, işte o pazar (Evet tam üç haftaydı) Gordon'u fark
etmemişti bile o kalabalıkta. Sonra birisi Duble Çıtır Kova
Menü'vari bir şey istemek yerine "KFC'ye her gelişimde
Auschwitz'i hatırlarım. Firar etme şansları bulunan tavukların
serbest dolaşımını yasaklayarak onları bu hale getirmek, ne acı"
diyince karşısındakinin suratına baktı. Hiç bir özelliği
olmayan alelade bir yüz, nasıl derler çakmak çakmak parlayan
gözler ve olabildiğince içten bir gülüş. Anlamadım demişti
haliyle, ama ısınmıştı da. Yok ben kemiksiz menü alacağım da
yine de üzülüyorum, ilerde tavuklar dünyayı ele geçirdiklerinde
o menüde ben de olabilirim sonuçta diyerek menüyü beklemeye
başladı. Kalabalıktı, Nihan fazla dikkat edemese de kafasında
kalmıştı. Gelip geçen bir şey olmadığını, Gordon ertesi gün
boş saatte gelip kendisine köstebek olmayı teklif ettiğinde
anladı. Burada çalışıyordu o da , ayakkabıcıda. Sonra her gün
geldi. Fırsat bulduğunca kaçıp yanına geliyordu. En son
geldiğinde ne demişti.
" Nihan, hadi açıyoruz artık
dükkanı. Oyalanma orada. Daha profesyonel olun." Patronun sesi
kendine getirdi Nihan'ı . Normal bir iş yeri olsa Şanlı Bey filan
derlerdi. Ama adam kendisine patron denmesinde ısrar ediyordu
nedense. Peki patron dedi açmaya başladı.
" Tavuk
restoranlarıyla bu tavuk fast- foodları arasındaki rekabet çok
önemli bence. İkisi de tavuğun nasıl yeneceği konusunda
insanlara ders vermeye çalışıyorlar. Bunun ABD ile SSCB arasında
olan soğuk savaştan bir fakı yok. İkisi de yiyecekle ilgili ,
insanlar ne yiyecek , nasıl yiyecekler. Esas şey o. Orada ham madde
insan, burada tavuk. Kendilerini bu savaşa öyle kaptırmışlar ki
bu firmalar, insanlığın tarihinden daha eski olan tavuk- yumurta
sorunsalını bile düşünmüyorlar. Halbuki ilk insanlar bunu
çözmek için yüzyıllar boyu düşündü- uğraştı- savaştı.
Dinozorlarla başlayan bu çaba- bu amaç uğruna nesillerini
tükettikten sonra da devam etti. Neandertaller sırf yumurtaların
tavuklara olan üstünlüğünü ispatladılar diye yok edildiler
diye teoriler var. İşte bu yüzden sizin savaşınız da asla
bitmeyecek. Ama ben KFC'yi bir adım önde görüyorum bu oluşumda.
Çünkü onlar her şeyi deniyorlar savaşı kazanmak için. Bak beni
buraya getirecek bir enstrüman bulmuşlar bile. " Nihan boşta
bulunup ne diyince Gordon hemen sen diyip Nihanı yanağından öpmüş
ve kaçmıştı.
Tatlı çocuktu. ama bu saatlerde ortalarda olması
gerekiyordu. Nereye kaybolmuştu ki. Bu saatlerde müşteri olmazdı
pek. Şu güneş gözlüklü iki adamdan başka. Adamlar sanki sabah
sabah tavuk yiyeceklerdi. Gordon olsa "Horoz uykusunu kaçırdığı
için intikam peşinde " derdi. Beni de kendine benzetti, diye
düşündü . Sonra adamlara "Buyrun ne alırsınız " diye
sordu.
Yorumlar
Yorum Gönder