GÜNÜMÜZ
Karanlık bu sabah- her
gün olduğundan daha karanlık diyemem belki. Siyahın tonları da olsa,
gerçekte her zaman siyah. Kalacak mı bu karanlık burada bilmiyorum
ama içime baktığımda da görebiliyorum aynı şeyi. Günlerce bir
şey yapmak istemiyorum. İnsanları görmek, dünyayı
alışılageldiği gibi yaşamak istemiyorum. Her baktığımda
denize içim umut değil karanlıkla doluyor. Karanlıkla dolmak
yanlış bir ifade, evet. Karanlık ışığın olmadığı yerdir
diyorlar ya. İşte bir şeyin boşluğu. Benim boşalacak bir şeyim
kalmamış ama içimde. Herhangi bir heyecan, bir parça umut , az
biraz parlama- yok hiçbiri. Gerek de yok diyorum kandırmak için
kendimi. Nasıl olsa insan böyle, diyorum. Her durumda kötü olmayı
başarıyor. Senin ne farkın var ki? Ne üstünlüğün var
eczanedeki kalfadan ya da önümde yürüyen Voyvodadan. Hepimiz kendimize
özgü kötülüklerimizi sergiliyoruz gizli ya da açık. Kalfa
kasadan para aşırıyor, viagra filan satıyor fark edilmediğini
sanarak. Voyvoda'da sadece kazık var. Ben mi? Benim burada her gece ne
yaptığımı söyleyerek kendimi ifşa etmeye hiç niyetim yok. Ama
şunun bilinmesi yeterli. Çok kişiyi incittim ben. o içimdeki
karanlığı - boşluğu değil, karanlık benim içimde yetişen bir
şey- biraz azaltmak için çok uğraştım. Ama her seferinde
üstüne bir şeyler eklendi. Hala aynı benim, kapkara. Gerçi
sokağa çıksam kimse tanıyamaz beni, anlayamaz da böyle olduğumu. Kendi halinde bir portakal tüccarı sanırlar. Antalyanın ışığını
getirmiş, her tüccar gibi bir parça fırsatçı ama fazla zararı
olmayan. Bu sabah mı böyleyim yoksa hep mi böyleydim ben, bilmiyorum. Öncesi hakkında hatırladığım iyi bir şey yok.
Dünya benim gibiler için geniş bir kavram. Türkiye , Ankara ,
hepsi öyle . Evim bile geniş sadece burası var. Karanlığın
olduğu yer. Durduğum nokta. 10 dakika önce herşeyi unutmuştum ne
güzel. Şimdi ise sadece 10 dakika öncesini unuttum, hepsini
hatırlıyorum- yaptığım tüm şeyleri. Ve hepsiyle daha derine
gidiyorum . Şimdiden 4. çembere kadar kadar indim ,kimlere
ayrılmıştı. Evet açgözlülere. Tam bana göre bir erdem, hiç
bir zaman azla yetinmedim ki, herşeyin fazlasını istedim. Güneşin
, denizin, sevginin, mutluluğun, zamanın. Hatta bir ara kahveyi
bile çok şekerli içiyordum. Şimdi değil ama. Herşeyim gibi o da
şekersiz artık. Hayattan zevk almayı bırakalı çok oldu. Güneşin ve
onun getirdiklerinden nefret edeli de. Artık yeni bir insan var
demek de istemiyorum. Eskiden beri böyleydim ben belki de. Sadece
kendimi tanımıyordum. Dışardan bakanların gördüğü gibi
görüyordum belki ben de kendimi. Özünde iyi biri olarak, ufak
tefek kusurları olan. Ama böyleyim ben, kandıramam seni. Sen
geldiğinden beri fark ettim böyle olduğumu. Az kaldı bitecek
yakında her şey. Sen ve ben kurtulacağız bu bok yuvasından.
Sonra belki senle birlikte eski ben olabilirim yeni dünyada.
Kalabilirim sonsuza kadar beni seven biri varken yanımda. Vaat
edilen o çünkü bana. Öyle demişti ASPAVA'dakiler.
Yorumlar
Yorum Gönder