GÜNÜMÜZ
Sabahları düşünebildiğim tek şey sen olmadan önce bir hayatım
verdı benim. Ezik büzük, parçalı bulutlu- rüzgarda ters dönmüş
şemsiye misali ama normalimsi bir hayat en azından. Ella ella deyip
dolaşmıyordum sokaklarda şemsiyesiz. Şemsiyelerle büyümedim ben
evet. Bir şemsiyem olduğunda çok da yaşlı değildim ama. Sokakta
esvapları bile olmayan kemalettin tuğcu çocukları dolaşırken
ben elimde şemsiyemle, esvap kelimesinin anlamını bilmenin de
verdiği gururla, suların üstünde zıplaya zıplaya koşardım
hep. İlk şemsiyem ne renkti hatırlamıyorum hiç. Zaten benim hiç
şemsiyem oldu mu onu da hatırlamıyorum aslında. Hiçbir şeyi
hatırlamıyorum senden sonra, senden önce olan. Ne zaman girdin
hayatıma- ne zaman yanlışlık yaptığını farkedip çıkacaksın
onları da hatırlamıyorum. Hatırlamanın geniş kapsamda fazla
abartıldığına inananlardanım. Alzheimer'in korkutucu olması
olanlar için mi - yoksa etrafındakiler için mi bu tartışmaya hiç
de girmek istemiyorum. Neyse nasıl olsa hiçbirşey hatırlamadığım
içn salı günüydü diye başlamak istiyorum hayatımın ilk
bahsedilmeye değer gününe. Salı olağan bir gün gibi başlamıştı
belki- sonra o oldu- ben de bittim. İşte hayatımın en güzel
günü böyleydi, her insanın olmasını isteyeceği gibi.O gün
bitince ben- diğerleri başladı- diğer versiyonlarım benim, ve
hep devam ettiler. Sanki salı bitmiş gibi sürekli şekil
değiştiriyorlardı. Bazen hayalet oluyorlardı demi moore'un
arkasında, bazen jan dark oluyorlardı, erkek olmayı başaramamış,
bazen de motosikletli süvari oluyorlardı yüzü alev saçan. Hiç
kaçamadım onlardan. Bitmiştim ben çünkü.Bitmeme az kaldığını
söyleyenler de yok değildi onların arasında. Ben inanmıyordum
ama. O öyleyse ben de bitmiş olmalıydım. Anlaşılır olmaya
gayret göstermenin gereği yoktu hiç. Beyhude diye bağırıyordu
sanki kulağımın dibinde, tüm yansımalarım - true love waits
diyordu hep. Ama onlar- hayalet, jan dark, motosikletli süvari ve
hatta gonzo beklemiyordu hiç. Hayata o kadar sıkı bağlanmışlardı
ki yerlerinden bir tek sen sökebiliyordun onları. Ben de denemek
istemiştim bir gün hatırlıyor musun. Hatırlamazsın ama- sen
yoktun ki o zaman .Hatırlamayı fazla abartıyorlar işte. Etraftaki
onca adama rağmen ben ben olmayı başarmıştım ama. Saçma şeyler
saçma tohumlardan doğar demişti en sevdiğim aile bahçıvanımız.
Ve bana 3 tane tohum vermişti saçma doğumlarım için. İlk önce
seni doğurdum sonra kendimi. Her zaman öncem sendin çünkü.
Saçmayken bile de. Son tohuma gerek olmaz diye arkana attım - işte
diğer yansımalar- ya da yanılsamalar öyle doğdu. Bu daha sonra
adem ve havva diye lanse edildi toplumlar tarafımdan pluton
günlüklerinde. ama değil, sadece sen ve ben vardık. Sadece deniz
bi de, sadece gökyüzü bi de , bi de sadece senin çok yanılsama
güruhun. Böyle olduk hep ikimiz. İkimiz var mıydı, yok mu yada
anlaşılabilir mi, ben de bilmiyorum,Ben böyle şeyleri anlayan
birisi değilim ki. Annem şey demişti bana, sen anlamayacaksın hiç
bir şeyi sadece anlatacaksın anlaşılmayan şeyleri anlayışsız
insanlara. Onu da anlamamıştım zaten. Şimdi onu da unuttum . Evet
insanlar hatırlamaya çok fazla paha biçiyorlar. Değil oysa, bir
şeyi hatırlamak için unutmak gerek onları. Ben seni unutamadım
oysa. Şu an herşey farklı olsa ve ben farklı bir insanı beklesem
de hep sen olacaksın benim için. Sana yer var mı bilmiyorum, yüce
güçler hep yanlış eşleşme yapar onu biliyorum ama. Umarım bir
gün ikimizin yanlış eşlemesini yapan o güçle tanışırım ve
alt ederim onu. O zaman şu ana kadar ördüğüm tüm duvarlar
yıkılır ve sen gelirsin o boşluktan. Bugün gelecek biliyorum, en
azından ümidim var.
Yorumlar
Yorum Gönder