Bazı
geceler gökyüzüne bakıp yıldızları seyrederdi çocuk. Üzerinde
on milyonların anlaştığı gibi geceler ayrı bir güzeldi.
Yıldızlara bakıp düşünmeyi çok severdi. Dünyada aynı
yıldızlara bakıp düşünen hayal kuran kaç kişi var diye, acaba
gökdelenlerin tepesinden de aynı mı görünüyorlar bu yıldızlar,
yoksa her bina ayrı yıldız manzarasıyla mı inşa ediliyor en
baştan taa? Yıldızlara bakan çocuklar büyüyünce yıldızlara
ulaşır mı hiç yoksa yıldızlar büyümüş çocukları kabul
etmeyecek kadar kibirli mi? Göz kırpanlar mı daha sempatik, yoksa
kayan ve tekrar kayanlar mı daha eğlenceli? Karar vermek onun işi
değildi zaten. O sadece hayal kurmayı seviyordu. Kaar verici çok
insan vardı gökyüzüne değil önüne bakan. O kararlarda hayal
kurma da elinden alınacak diye çok korkuyordu ara sıra. Sonra
terar bakıyor, tabak gibi ayı görüyor ve unutuyordu her şeyi.
Niye tabak gibi de kar topu değil diye de düşünmüştü bir ara.
Sonra erimediği içindir diye sallamış ve uzaklaşmıştı
konudan. Oysa ay sürekli eriyor sonra tekrar doluyordu. Pekala da
kar topu da olabilirdi. Eskimolar da kar topu oynuyorlar mıydı onun
gibi kışın? Ya da zengin çocukları yazın da oynuyor muydu? Yıldızlar onlara da aynı mıydı, yoksa gündüz görebilmeleri
için özel aletleri var mıydı? Uzaklardan bir ses duydu. annesi
çağırıyordu. Duymamazlığa geldi. Elindeki tek şey buydu çünkü,
yıldızlar ve hayaller. Ha bir de kardan ay. Diğer tarafı
düşününce ödevini henüz yapmadığı geliyordu aklına oysa.
Bu gecenin güzelliğine yakışmayan bir düşünce. Annesi
bağıracak, babası kızacak, karar vericiler de alacaklardı
hayallerini elinden. Biraz daha yakkından bakınca annesinin
kurabiyelerine de benzetti ayı. Hiç de öyle dede gibi bir hali
yoktu ayın. İnsan hiç dedesini yer mi ki dedi, dedesi aklına
geldi, geçen sene ölmüştü. O yemezdi ama, seviyordu içten içten
ters birisi olsa da. Üzülmüştü öldüğüne. Annesinin sesini
duydu , yine, kötü düşünceler zaten hep bu sesle başladı diye
düşündü. Yıldızlara son bir kez bakıp aşağıya indi.
Yorumlar
Yorum Gönder